Tanrı Elçileri, bilgeler, sanatçılar ve bilginler insanın kendini tanıması gayretini, çabasını çok önemsemişlerdir. “Bilgelik, insanın kendini bilmesidir ve insanın gücü yettiği ölçüde yüce Allah’ın fiillerine benzemesidir” der El Kindi. Sokrates de, “kendini kendinle tanı” der. İnsanın kendi mukadderatına sahip olması ve kendine güç yetirmesi çok emek ve çaba isteyen bir şeydir. Hz. Ali’nin şu kutlu sözleri bize, ne güzel yol göstermektedir: “Kendi nefsini bilen Rabbini bilir.” ve “ Kendi benliğini tanımada aciz olan kimse, Rabbini tanımada daha da aciz olur.” İmam Maturidi de Kitabü’t Tevhid adlı muhteşem esrinde, insanın kendini tanıma çabasını insanı Allah’a götürdüğü için değerli bulur.
Albert Schweitzer insanlığın geldiği baş döndürürcü teknik gelişmelere rağmen insanın acınacak duruma geldiğini 1952’de Nobel barış ödülünü almak üzere Oslo’ya geldiğinde, tüm insanlığa şöyle seslenmişti: “Olayları oldukları gibi görmeye cesaret edelim. İnsan, insan üstüne yükselmiştir..Ama insanüstü güce erişmenin gerektirdiği, insan üstü akılcılığı gösterememektedir. Artık şu gerçeği itiraf etmenin zamanı gelmiştir sanırım: Üstün insan, gücünün artmasıyla birlikte, gerçekte zavallı ve acınacak insan haline gelmiştir… Uzun süredir anlamamız gereken bu gerçeği kabul edelim. Üstün insan olmakla, gerçekte, insan dışı bir varlık olduk biz.”
Ragıp el- İsfahani (Hicri d.343/ ö. 425) de bize bin yılı aşan bir zaman öncesinden “İnsan, İki Hayat İki Mutluluk ” adlı eserinde insanın kendini tanımasını 8 maddede ele alır.
Birincisi: İnsanın kendini tanıması başka şeyleri tanımasına imkân verir. Eğer kendini tanımazsa kendinden başka her şeyden bilgisiz kalır.
İkincisi: İnsan varlığı bütün varlıkların toplamıdır. Kim kendini tanırsa tüm varlığı tanımış olur.
Üçüncüsü: Gerçekten nefsini tanıyan evreni tanır.
Dördüncüsü: İnsan ruhunu öğrenince, ruhi âlemi ve onun sonsuzluğunu/bekasını; bedenini öğrenince de cesedini ilgilendiren şeyleri, onun ölümlü olduğunu ve bu vesileyle sonlu olanların değersiz, sonsuz olanların ise şerefli olduğunu bilir.
Beşincisi: Kendini tanıyan kimse kendinde gizlenmiş düşmanlarını tanımış olur. Şu ayeti örnek verir: “Heveslerini tanrı edinen kimseyi görmedin mi?”45/23.
Altıncısı: Kim kendini tanırsa, gönlüne kuşku vereni de tanır.
Yedincisi: Kendi nefsini tanıyan kimse kendinde bulunan ayıplardan ötürü başkasında ayıp bulmaz. Ve şu Hadisi örnek gösterir: “ Kendi ayıbıyla meşgul olmaktan başkalarının ayıbını araştıramayan kimseye Tanrı rahmet eylesin.”
Sekizinci: Kendini tanıyan Rabbini tanır. Yüce Tanrı’nın içinde sadece “Ey insan kendini tanırsan Rabbini tanırsın” yazılı bir kitap indirdiği rivayet edilmiştir ve bu mana şu ayette mevcuttur:
“Gerçeği belirleyip anlamalarına kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünyada, hem de kendi benliklerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye tanık olması yetmez mi? ”41/53.
İnsan kendini tanımaya başlarken insan üzerine sesli düşünen Kuran’ın, insan için öne sürdüğü kabulleri öncelikle kabul ederek işe başlamalıdır derim.
“İnsan ivecen/aceleci yaratılmıştır. 21/37.
“Doğrusu o çok kıyıcı/zalim, çok bilgisiz/cahildi.”33/72.
“Nefislere aşırı cimrilik yerleştirilmiştir.”4/128.
“Gerçekten insan, pek hırslı ve dar gönüllü yaratılmıştır.70/19.
“Zaten insan pek nankördür.”17/67.
“ Aslında insan pek cimridir.”17/100.
“İnsan tartışmaya çok düşkündür.”18/54.
“ Şüphesiz nefis kötülüğü emredicidir.” 12/53.
“ Doğrusu, Tanrı katında canlıların en kötüsü düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir”8/22.
“ Yoksa sen onların çoğunun söz dinlediklerini veya düşündüklerini mi sanırsın?
Doğrusu onlar davar gibidirler, belki yolca daha da sapkındırlar.” 25/44.45.
“Kişiyi ve onu biçimlendirene ant olsun. Sonra da ona uçarlık ve saygınlık verene andolsun ki, kendini arıtan kesin kurtuluşa ermiştir.” 91/7-8-9.
Ham bir mermerden, ağaçtan ve taştan nasıl bir sanat eseri meydana getirmek zorsa, ham ve yetkinleşmemiş bir insanın kendini tanıyarak kendini yetkinleştirmesi de o kadar zordur. İlk bakışta yukarıdaki ayetler bize bu zorluğu anlatmaktadır. Bunun içindir ki, tüm bu olumsuzluklar içerisinde büyük dinlerin ve felsefelerin isteği; insanın kendini bilme çabası içerisinde kendini insanlaştırmasıdır. İnsanın kendisi hakkında bilgi sahibi olmadan erdemli olması da düşünülemez. İnsanın kendini öteleyerek evreni ve Tanrı’yı anlaması çok zor gözüküyor. İnsanın kendine tanıklığı, ne sağlam bir tanıklıktır. İnsanın kendi, Tanrı ve evren üzerine düşünmesi de ibadettir.