Kaygı, panik, buhran ve çöküntü kavramları insanın normal giden hayatında birden bire beklenmedik bir zamanda karşılaştığı durumlarda gösterdiği tutum ve davranışları ifade etmek için zihnimizde oluşturduğumuz mefhumlardır.
Panik; insanda ani dehşet duygusu, büyük korku ve ürküntü meydana gelme halidir. Tek tek bireyler için o çok paniktir, bir iş esnasında panik yapma denir. Hatta panik atak durumu psikolojide tedavi gerektiren bir durumdur.
Kaygı; insanda genellikle kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen gerginlik duygusudur.
Bugünlerde seni çok kaygılı görüyorum, hayrola denir. Kaygının içerisinde üzüntü, endişe duyulan düşünce, gam ve tasa yer alır.
Doğal bir yaşantıda birdenbire savaş, işgal, devlet otoritesinin işlemez durumunda ortaya çıkan anarşi, yağma, talan, salgın hastalıklar, yangın, sel ve deprem gibi tehlikeli sonuç doğuran olaylarda bireylerin ya da toplumların içerisine düştüğü gerginlik ve aykırılık durumuna buhran denmektedir.
Buhran durumunda bireyde bir hastalık, nimetlerin elinden alınması ve ölüm gibi sonuçla karşılaşma büyük ruhsal ve fizyolojik değişiklik meydana getirir. Bu değişiklik içerisinde bulunduğu toplumu da etkiler. Topumda da alışıla gelmiş davranışların tersi beklenmedik davranışlar baş gösterir.
Yine insan karşılaştığı beklenmedik felaketlerle ruhsal durumda iç ve dış uyaranlara karşı duyarlığını, iş yapabilme gücünü, kendine güvenini kaybeder. Kendisini saran karamsarlığın, umutsuzluğun güçlenmesiyle ortaya çıkan ruhsal bozukluk, ruhsal çöküntü, depresyona da buhran denmektedir. Sait Halim Paşa’nın Buhranlarımız eseri Osmanlı Devleti’nin siyasi, ekonomik ve ahlak bakımda içerisine düştüğü durumun panoramasıdır.
Dahası çoğunluğa ilişkin satın alma gücünün durması, satış değerlerinin düşmesi, çalışma gücünün azalması vb. sebeplerle ortaya çıkan ekonomik bunalıma da çöküntü ve buhran denir.
Fransızca crise kelimesininin okunuşu haliyle Türkçemizde kriz olarak kullanmaktayız.
Kriz, günlük hayatta daha çok tıpta kullanılan bir sözcüktür. Bir organda birdenbire ortaya çıkan fizyolojik bozukluk krizdir. Kalp krizi geçirdi denir.
Bir kimsenin yaşamında görülen ruhsal bunalıma da kriz denmektedir. Bir şeyin çok kıt bulunması durumuna da kriz denmektedir. Bir şeye duyulan ani ve aşırı istek de kriz sözcüğüyle ifade edilir.
Yine iktisadi çöküntüye ekonomik kriz meydana geldi denir.
Salgın korkusunu ticari bir fırsata dönüştürmeye çalışanların önüne geçilerek, yardımlaşma ve dayanışmamızı ötelemeyelim.
Yukarıda saydığım salgın hastalık gibi tehlikeli sonuç doğuran olaylarda bireylerin ya da toplumların içerisine düştüğü olumsuz durumlarda; panik, endişe, çaresizlik, ümitsizlik, çöküntü, isteksizlik, korku, öfke, kaygı, gerginlik, yalnızlık, yetersizlik ve güvensizlik baş gösterir.
Sokağa çıkma ya da karantina yasakları koyulurken başta devleti yönetenler sonra da aile yöneticileri bu gibi durumlarda bireylerin ve toplumların nasıl davranacaklarını doğru tahmin etme gayreti içerisinde olmalıdırlar.
Sosyal devlet felsefesini anayasanın birinci maddesine yerleştiren devletimiz yurttaşları naçar bırakmadan milletimiz bu salgın hastalıktan kurtulacaktır. Yeter ki, duygular, ihtiraslar, siyasi çıkarlar değil, vicdan, akıl ve ilim yol gösterici kılavuz kabul edilsin.
Bu koronavirüs salgınında başta devlet, hükümet, ve belediyelerin yanında sivil toplumun da her türden yardımına fedakârlıklar ve sorumluluklar üstlendiklerini görmekteyiz. Ayrım yapmadan her birine teşekkür ederim.