Ülkemiz, artık namuslu vatandaşın kendini huzur ve güvende hissedeceği iklimden süratle uzaklaşmaktadır.
Durumu anlamak için haber kanallarına ve TV dizilerine bakmamızın yeterli olacağını söyleyebiliriz.
Silahın, çeteleşmenin, kavganın, mafyanın, kirli işlerin, sapık ilişkilerin akla hayale gelmeyen ahlaksızlığın sergilendiği TV dizilerinden ve gündüz programlarından RTÜK Başkanının ne kadar haberi var bilmiyoruz.
Şiddeti ve kirli işleri, hayatın akışı içerisinde normal gibi yansıtan, illegal işleri özendiren TV dizilerinin toplumu nereye sürüklediğini fark ediyoruz.
Silahın ve kavganın olmadığı bir TV dizisi yok gibi.
Haber kanallarında seyrettiğimiz adam öldürme, tefecilik, yaralama, gasp, hırsızlık, tecavüz, cinsel istismar gibi haberlerden korku ve endişeye kapılmaktayız.
Hele onlarca sabıkası olanların serseri mayın gibi aramızda dolaşmalarına bir türlü anlam veremiyoruz.
Dünyanın azılı katillerinin ve suç örgütlerinin cirit attığı bir ülke konumuna geliyor olmamızın nedenlerini anlamaya çalışıyoruz.
Trafikteki agresif tutumlar, asker uğurlamalarında ve düğünlerde havaya sıkılan kurşunlar, cinnet geçiren bir toplumun ruh halini yansıtmaktadır.
Vahşi Amerika’yı hatırlatan günleri yaşıyoruz.
Kişi başına düşen milli gelir hesabı, kişi başına düşen silah sayısıyla rekora gidiyoruz.
Konuyla ilgili bilgisi olanlar üç kişiden birinde silah olduğundan bahsediyorlar.
Ekmeğe ulaşmak kadar kolay bir şekilde silaha ulaşmanın rahatlığını çözemiyoruz.
Mecliste ellerini kaldırarak af çıkarılmasını oylayanların nasıl bir vicdan içinde olduklarını sorgulayıp, sebep oldukları sosyal yıkımı izlemekle yetiniyoruz.
TOKİ binaları gibi hızla cezaevleri yapma yarışındayız.
Cezaevlerindeki suçlu sayısında Latin Amerika ülkelerine yaklaşıyoruz.
Hele hele, onlarca suç işlemiş, insanların canını yakmış, suç makinalarının adli kontrol şartıyla salıverilmelerine şaşıyoruz.
Adalet mekanizmasının sıkıntılı olduğunu ünlü hukukçulardan duydukça, neye ve kime güveneceğimizin endişesini taşıyoruz.
Tabanca ile yetinen sadistlerin şimdilerde otomatik silahları tercih etmelerini ve bunlara nasıl ulaştıklarını tahminde zorlanıyoruz.
Uyuşturucu kullananların sayısındaki artışlar ürkütücü boyutlara ulaşıyor.
Allah’tan başka, devletin gücünün üstünde bir gücün olmadığını biliyoruz.
Muasır medeniyet seviyesine ulaşalım derken Kolombiya, Brezilya, Arjantin, gibi ülkelerin durumuna düşmekten endişeliyiz.
Bu gidişat iyi bir gidişat değil. Bahtiyar Vahapzade’nin dediği gibi “Hara gidir sabahımız?”
Güzel ülkemizde huzur ve güven içinde yaşamak, adalete güvenmek istiyoruz.
Bu iş artık şirazesinden çıkmış durumdadır ve milli güvenlik konusu haline gelmiştir.
Sorumluluk mevkiinde olanlara” Ya devlet başa ya kuzgun leşe” deyimini hatırlatmak isteriz.