Günler ne çabuk geçiyor. Geçen Ramazan ile ilgili yazıma şöyle başlamıştım.
Geçen gün radyoda “Efkârlı günlerime geldi çattı Ramazan” türküsü kulağıma çalınınca sözleri biraz değiştirerek eşlik ettim sanatçıya: “Korona günlerine geldi çattı ramazan…”
Oruç ayı, kalubeladan beri ruhumuzun aşina ve barışık olduğu çok müstesna bir zaman dilimi.
Hangi “ahval ve şeraitte” gelirse gelsin baş üstünde tutar, aziz misafir biliriz onu. Sultanlara layık olan hürmeti, izzeti, ikramı göstermekten geri kalmayız asla.
“İnşallah bir dahaki sefere bu illetten kurtulmuş olarak karşılaşırız 11 Ayın sultanını” temennimiz maalesef gerçekleşmedi, bu sene de salgının tırmanışa geçtiği bir zaman diliminde idrak edeceğiz onu.
Teravihte omuz omuza ibadetin uhrevi ferahlığı ile şenlenemeyecek gönlümüz.
Bir başka manevi iklime bürünen Ulu Cami’de, Lalapaşa’da, Bakırcı’da ve diğer kadim Erzurum mescitlerinde Cuma bayramında omuz omuza saf tutamayacağız kardeşlerimizle.
Evet, ikindinin akabinde Mushaf’ımızı rahlemize açıp mukabele ile arınma imkânımız da olmayacak bu sene.
Kadayıf, pide kuyruklarında her nefesimizi zikre çeviremeyecek, akşam sofralarımızı aziz misafirler ile şenlendiremeyeceğiz.
Aziz dostlar, sevgili kardeşler!
Gelin bu yıl Ramazan’ın başkentini İslam âleminin en büyük “paylaşma şehri” haline getirelim.
Sessiz, gösterişsiz, riyadan uzak, harbi ve hasbi bir paylaşma seferberliğinden söz ediyorum.
Bir yandan Kur’an ayında, yüce kitabımız ile her an hemhal olurken… Onu hayatımızın mihveri, kılavuzu haline getirirken… İbadetlerimizi huşu ile eda ederken…
Diğer yandan da…
Devletin, Belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının, yardım derneklerinin faaliyetlerinden müstakil olarak kişisel yardım, paylaşım çabalarımızı zirveye taşıyalım.
Şöyle etrafımıza bir bakalım.
Kimin tenceresi kaynamıyor, kimin aşında eksik, harçlığında noksanlık var.
Kim borç kıskacında.
Kimin işi salgın nedeniyle sarsılmış, kesesi daralmış.
Onlarla dayanışmaya girelim.
Var’ımız onların da varı olsun, onların darlığı bizim de darlığımız olsun.
Komşumuz aç içen biz derin uykulara dalmayalım; öyle uykularda Cennet rüyaları görmek nafiledir, bilelim.
Şu elimizin altından eksik etmediğimiz akıllı telefonumuzu biraz da bu işlere memur kılalım.
Bu ay pek fena dadandığımız elektronik alışkanlık çılgınlığını frenleyelim; en azından üçer, beşer, onar iftar kolisi siparişi verelim tanıdık bildik fakir fukaraya.
Öğrencilere burs, esnafa katkı…
Sürekli müşterisi olduğumuz küçük işyerlerine ilave siparişler… Ve aklıma gelmeyen bir yığın yardımlaşma yöntemini devreye sokalım.
Fazla ayrıntıya hacet yok.
Sadaka kültürü medeniyetimizin temel dinamiğidir. Ama bu şahane sistemi asırlardır layıkıyla işlettiğimizi söyleyemeyiz.
Bu yıl işletelim, onu bile kâfi görmeyip Erzurum’u ’21 Asrın Ensar ruhunu diriltme’ pilot şehri yapalım.
Velhasılıkelam;
Sokaklardaki, camilerdeki kalabalıkları içimize taşıyalım.
Bağışı, infakı çoğaltarak, çoğalalım.
Evimizi mescit kılalım, sabah, akşam, gece Kuran bülbülü kesilelim; lakin yüce kitabı sadece lisan ile değil, manasını idrak ederek ruhumuzla hatmedelim.
Kuran, tespih ve biz…
Bütünleşelim.
İkinci defa pandemi şartlarında kapımızı çalan aziz misafirimizi bu anlayışla razı gönderelim.
Ramazanımız mübarek olsun.
RAMAZANDA PAYLAŞMA SEFERBERLİĞİ
Paylaş