Türkiye gündeminin birinci maddesi hiç şüphesiz Fetö, PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadeledir.
Hiç şüphesiz öyle de olmalıdır.
Bu millete hainlik eden, başkalarının çıkarlarına hizmet ederek bizi bölmeye çalışan kim varsa; nereden, kiminle birlikte ve ne kadar bu işin içinde olduğuna bakmadan gereken cevap devlet tarafından verilmelidir.
Elbette bu iş hukuk çerçevesi içerisinden çıkmadan yapılmalıdır.
Hukuksuzluğu meslek edinmiş bu çapulcu takımı karşısında hukuki çerçeveyi taşmadan sonuç alıcı ve etkin mücadele yapmak kabul etmek gerekir ki zordur.
Hatta çok zordur!
Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu zorluğun üstesinden gelebilecek güç ve tecrübeye sahiptir.
Keşke geçmişten gelen acılarla dolu böyle tecrübelerimiz olmasaydı.
Ancak var!
Çok yiğidimiz şehit oldu bu uğurda…
Çok yuvalar tarumar…
Çok ata dede toprakları sahipsiz kaldı.
Ancak netice elbetteki haklının lehine olacaktır.
İşte o yüzden güçlü Türkiye önemlidir.
Koalisyonların anlamsız çekişmeleri dolayısıyla halkın gerçek problemlerine çözüm bulamayan bir ülkede yaşamak kim ister?
Tabii ki, çıkarlarını ve avantalarını ülke menfaatlerinin üzerinde gören alçaklar.
Uzun zamandan beri yeni Türkiye denilince kendilerince bahaneler üreterek ayağa fırlayanlara bakın bir; ya siyasi kinleri ve iktidara yaklaşamamaktan kaynaklanan öfkeleri gözlerini karartmış gruplardır. Ya da dünyanın merkezinde olduklarını düşünerek her iyiliğe ve insani duruşa karşı çıkan insanlık müsvettelerinin maşaları.
Belki de en fazla bu günlerde kendimiz odaklı bir hayatı yaşamak masum bir kendini sevmenin çok ötesine atabilir bizi…
Mesela Fetö ile ilgili kararları “tanıdıklarım mağdur oluyor” üzerinden okursanız kendi çocuklarını ihanet eden akılsızlar sürüsü içerisine kolayca hapsederler sizi….
Ya da bu hükümet gitsin de daha açığı Tayyip Erdoğan’sız bir Türkiye olsun da ülke ne duruma gelirse gelsin saplantısına saplanıp kalmışsanız sizi çok güzel kullanırlar.
Sonra elbette işleri bitince paçavra gibi buruşturup bir kenara atarlar.
Hükümetin de, devletin yaptığı işlerin de içerisinde elbette eksikler, yanlışlar hatta içeri sızan kripto hainlerin gerçekleştirdiği bilinçli ihanetler vardır.
Mesele bunları ortaya çıkartmaksa mücadelenin yöntemi sokakları kan gölüne çevirecek eylemlere destek vermek ya da ekonomik olarak ülkeyi çökertecek işlere alet olmak şeklinde olmamalıdır.
Hukuku işletmeye ve hızlandırmaya yönelik çabalar sarfetmeliyiz, eğer haksız duruma düşmek istemiyorsak!
Fetö davasında hukukun insanların içini soğutacak kararları artık daha çabuk vermesi gerekmektedir.
İçeri alınanlar kadar suçluluk kiri üzerlerinde çok belli olanların dışarı salıverilmesi de hukuka güveni aynı oranda zedeler.
Ve bu keşmekeş içerisinde gerçekten masum oldukları halde dertlerin anlatacak imkan bulamayıp hapiste gün saymak zorunda kalan ya da işlerinden oldukları için aileleri mağdur kendileri toplum içerisinde ayıplı duruma düşenleri de tez gelen adaletle iade-i itibara kavuşturmalıyız.
PKK ile mücadele konusunda bütün dünyanın karşımızda olduğunu anlamak için alleme olmaya gerek yok.
Bu mesele de Türk, Kürt hangi kökenden olursak olalım devletin yürüttüğü mücadeleye destek vermek bir vatanseverlik borcudur.
Keşke ülkenin gündemi bu kadar ağır olmasa da ben her hafta buradan Erzurum Kitap Fuarı gibi içimizi aydınlatan ve bize gurur veren konulardan uzun uzun bahsedebilsem.
İnşallah o günlerde gelecek.