Çok değil birkaç ay kaldı oyunların başlamasına.
Erzurum, eline geçirdiği bu tarihi tanıtım fırsatını en iyi şekilde kullanmalı. Tarihiyle, kültürüyle, gelenek ve göreneğiyle sahip olduğu değerleri pazarlamalı dünya insanına.
Tertemiz kullanmalı ‘dil’ini.
Tanıtırken kendini, kendi olabilmeli. Yozlaşmamalı !
Çok tartışıldı maskotumuza verilecek isim, gazetelerin internet sitelerinde, Erzurum forumlarında çeşitli öneriler sunuldu. Sunulan bu önerilerin içinde bence güzel örnekler vardı.
2011 Oyunlarının Logo ismi hafta sonu açıklandı. “Kanka”
Ben beğenmedim !
Neden beğenmediğimi dile getirmeden önce “kanka” yı tanımak istedim.
Neyin nesidir bu kanka?
Bir rivayete göre; teyze oğluna kuzen diyenlerin, komşu oğlunu ifade şeklidir.
Bir başka rivayete göre ise; Anka kuşu ile Real Madrid’li futbolcu Kaka arasında ‘sevgi’ bağıdır.
Kimilerine göre, “kan kardeşi” anlamındadır, kimilerine göre ise bir dönem televizyonlarda yayınlanan bir dizide rol alan oyuncunun dizide kullandığı efsane “sözcük”tür.
Bizim Olimpiyat oyunları komitesine göre ise; ‘dostluk, arkadaşlık, kardeşlik’ demektir.
Olduysa mübarek olsun !
Dostluğu, kardeşliği, arkadaşlığı simgeleyen başka bir kelime yok muydu?
Yok muydu da bize güzelim Türkçemizi mahveden bir kelimeyi reva gördünüz !
Ben beğenmedim !
Uluslararası düzeyde bir organizasyona girişiyorsunuz. Organizasyonu temsilen iyi – kötü bir maskot oluşturuyorsunuz ki bu maskot bir şehrin reklam yüzü olacak. Ve bu maskota kullandığınız dille, yaşadığınız kültürle bağdaşmayan bir isim buluyorsunuz.
Ve kamuoyunun önüne çıkıp bulduğunuz ismin hangi anlamlarda kullanıldığını açıklama cesareti gösteriyorsunuz.
Bu kadar zevksiz, estetikten uzak, olabildiğine soğuk bir sesleniş arz eden bir kelime ne derece ifade edebilir, anlatmak istediğimiz güzelliği?
Bu kelimeyi belirlerken belli ki Türk dili, Türk kültürü geri plana atıldı. Peki hangi kriterler esas alındı bu da ayrıca bir soru işareti oluşturuyor.
“Sözcükler kuşlara benzemezler, bir kez kanatlandıktan sonra bir yere konmaları ya da yakalanmaları imkansızdır” der bir Rus atasözü. Yapılan bir yanlış ne yazık ki tüm doğruları biranda silip götürüyor. Bu yanlışın üstüne üstlük bir de dil alanında yapıldığını görmek ne yazık ki daha da üzücü sonuçlar doğurabiliyor.
Bugün kullandığımız kelimeler, yarın nasıl yaşayacağımızı belirleyecek. Bunu unutmayalım.
İşte bu yüzden,
Ben beğenmedim!
Türkçemize sahip çıkmamız gerekir. Sadece Türkçemize değil, geleneğimize, göreneğimize, örfümüze adetimize kısacası kimliğimize sahip çıkmamız gerekir. Bunu yaparak ‘millet’ olunur. Bunun adı gelenekçilik, gericilik filan değil. Bakınız şuan bizim gözümüzle ileri bir dünya ülkesi olarak gördüğümüz Fransa 1994 yılında bir kanun çıkardı. Bu kanunun 1. maddesinde “Fransa’da üretilen ürün ve mallarda Fransızca isimden başka bir isim kullanılamaz !” yargısı bulunmaktadır. Modern Fransa, dilinin yozlaşma tehlikesini yasanın teminatı altına almış.
Dünyada köklü tarih ve kültüre sahip olan ender milletlerden biriyiz. Ancak bugün gelinen nokta bu köklü değerlere sahip olmayı beceremeyişimizin göstergesi.
Dede Korkut şöyle sesleniyor torunlarına;
“Kız anadan öğrenir sofra düzemeyi,
Oğlan babadan öğrenir sohbeti, gezmeyi.”
Ne yazık ki bizler şimdi başkalarından öğreniyoruz Türkçe’yi!