Dinimize göre tövbe; tekrar etmemek üzere Allah’tan af dilemektir!

Tövbe meselesi dini bize anlatanların anlattığı gibi basit bir mesele değil elbette. Kuranı kendi dilimizde okusak, böyle basit olmadığını görürüz. Çünkü yüzlerce harama bulaşarak yaşıyoruz. Öyle gusül etmekle, tırnak kesmekle, hacca gidip yalvarmakla, zekatla, kul tarafından kutsanmış gecelerde şu kadar nafile veya tesbih namazı kılmakla tövbe edilmez.

Tövbenin ilk şartı mideye helal lokma girmesiyle başlar! Midende haram lokma, kul hakkı, beytül mal, hileyle kazandığın mal, adaletsiz böldüğün miras, vermediğin mihr, attığın iftira, uyguladığın şiddet, eştiğin tuzak, gasp, düzenlediğin komplo, yaptığın yalancı şahitlik, ettiğin yalan yemin, söylediğin yalan varsa; seni hangi iyiliğin kurtarır, onu ancak Allah bilir!

İslam hakkında kural koyup, ahkam kesen, fetva veren zatlar; tövbeleri bu kadar basite indirmeseydiler belki bugün Müslüman toplumlar daha Müslüman ve daha ahlaklı olurdu!

Gelin tövbe edelim!

-Ya Rabbim, ben işlemiş olduğum bütün günahlardan tevbe ediyorum. Gerçekten pişmanım! Sana yalvarıyorum, bilemedim, nefsime zulmettim, günah işledim, beni bağışla! Bu tövbe şahsi, kul hakkı içermeyen günahlar için.

Ancak ama’sı var ve devamı esas tövbe için gerekli; ki aldığını yerine koyman ve dünyadaki cezana da arzı olmandır!

-Ya Rabbim, bugünden itibaren üstüme aldığım kul haklarının bedellerini muhataplarıma ödemeye söz veriyorum. Çaldığım paraları, gasp ettiğim hakları, sınavlarda yapmış olduğum kendi yakınım veya aldığım rüşvetlerle kazandırdığım insanlar var; bu pişmanlıklarla ve ibadetlerle temizlenecek bir günah değil; bunların işi tamamen Allah’a kalmış!

- Ya Rabbim; Beytül maldan üzerime yaptığım bütün zimmetleri itiraf edeceğim, iade edeceğim ve affına mazhar olmak için üzerimde tek kuruş kalmayana kadar aldıklarımı yerine koyacağım!

-Ya Rabbim! Süte su kattım, margarinden peynir yaptım, patatesten kaşar ve tereyağı yaptım, etlere domuz, at, eşek kattım, pazarda iyileri ön tarafa çürükleri arkaya gizledim ve bu milleti böyle kandırdım. En azından gidip savcılığa kendimi ihbar edeceğim ve kazandığım hileli paraları dağıtacağım.

-Ya Rabbim; komplo kurdum, insanların namus şerefleri ve işleriyle, ekmekleriyle oynadım, özgürlüklerini ellerinden aldım, eşime maddi, manevi şiddet uygulamayı adet haline getirdim, insanlara bağırdım, haklarını gasp ettim, hakaret ettim, iftira ettim, iftira atanlara sesimi çıkarmadım, yalancı şahitlik ettim veya gördüğüm şeye şahitlik etmedim!

-Ya Rabbi; iş verdin, ekmek verdin, çalışmadım, mesaiden kaytardım, görevimi yapmadım, tanıdıklara veya menfaatim olanlara ayrıcalık tanıdım, beytül malı korumadım, zimmet yapanlara göz yumdum!

Dedim ya baştan; işimiz de affımız da Allah’a kalmış diye!

Ana- baba hakkı, çocuk, kadın, eş hakkı, komşu hakkı, vatan hakkı, emanet hakkı, iş hakkı, kul hakkı, çarşı-pazarda insanların hakkı, akraba- hısım hakkı üzerinde yok gibi(!); “efendim hakkını helal et”; oldu gitti, bitti; Allah da affetti (!) Maşallah!

Ondan sonra; “kandilin kutlu olsun” (!).