Bu sanal ortama 'kafayı uzattım uzatalı' bir çok bilmediğim şeyi öğrenme imkanım oldu. Bir defa gazete ile internet gazeteciliği çok farklı. Yazdığın şeyi ertesi gün değil, yarım saat sonra okuyabiliyor, okutabiliyorsun. En iyisi de sayfa sınırı yok. Dilediğin uzunlukta yazabiliyorsun. Boş bir saha. Dilediğin kadar top koştur. Biraz parası da olsa, 'on dönüm bostan,yan gel yat Osman' durumu! Tam emekli adam işi. Ama.. Şu yorumlar yok mu. İşte o adamı çaptan düşürüyor. O adamı yazdığına da yazacağına da pişman ediyor. Hele de ard niyetli yorumlar..
Şikayetçi görünsem de yazı yazdığım siteleri yöneten arkadaşlara oldum olası şunu söylüyorum. Hoşumuza gitmese de okuyucu ne yorum yapıyorsa verin. Hem yazının muhatabı ve hem de yazıyı yazan biz, çoğu kez acı da olsa bazı gerçeklerle yüzyüze kalalım. Hele bakalım, kimin ne diyeceği var. Hiç sır kalmasın. Her şey açıkta olsun. Eteklerdeki taşların döküldüğü meydanlardır da aynı zamanda yorum köşeleri. Deşarj vasıtasıdır. Bırakın deşarj olunsun. Zaten alırsa anam alır, gerisi yalan alır!
Sadece okur yorumları değil moral bozan. Açılan telefonlar da bazen sizi yazdığınıza, yazacağınıza pişman eder. Mesela bugün Erzurum'un Fransa'da yaşayan 'Gurbet kuşu' diye tanıttığım Serap Durmazpınar ile ilgili hem de bir bayandan telefon aldım. Onca seveni olduğunu bildiğim sevgili Serap'ın belli ki arasının açık olduğu bir tanıdığıydı bu telefodaki bayan. ''Serap onca övgüyü haketmiyor'' filan diyordu, lüzumsuz bir şekilde. Şaşırmıştım doğrusu. ''Fransa'da yaşıyor ama Erzurum'a Fransız kalmıyor'' başlığıyla karınca kararınca tanıtımını yaptığım Serap'a karşı önyargısını yadırgadım, fazla da konuşturmadan hem konuyu hem de telefonu kapattırdım! İnanası gelmiyor insanın.
Çoğu yoruma şu veya bu şekilde katıldığım oldu veya olmadı. Ama Bayburt Üniversitesi'ne rektör adayı olan Erzurumlu Prof. Dr. Ömer Çomaklı ile ilgili yazıma gelen bir yoruma hakikaten içerledim, hatta bozuldum! Başka bir prof'un rektör olması üzerine Prof.Çomaklı'ya yakın birisi yorum yapmış ve '' Vedat bey eline kına yaksın. Ömer bey rektör olmadı, Erzurumlu olmayan birisi Bayburt'a rektör oldu'' diyordu.
Aman Allahım. Bir insan bu kadar mı hamaset yapar. Bir insan bu kadar mı kişisel menfaatları karşısında duygularına yenilerek torbadaki yüzünü çıkarır! Şimdi o arkadaşa şunu söylüyorum. Yav Ömer Çomaklı bugün dahi gelse parmağını gözüme soksa vallahi tanımam. Anlamıyor musun? Ne yer, ne içer bilmem. Onunla şu veya bu şekilde ne alaverem ne de dalaverem olmamıştır! Sana şaşırtıcı gelebilir ama bir kere daha söylüyorum. Ömer Çomaklı'ın Bayburt'a rektör olması benim için hiç önemli değildir. YÖK'e başkan olsa bana ne? Yorumunda illa araya Erzurum'u sıkıştıracaksın! Ben öyle sırf Erzurumlu diye bir yerde olsun diyen Erzurumlulardan olmadım, olmam da! Nasıl bir emekli olarak benim emekli maaşıma gelen artış oranı ne kadar Çomaklı hocayı ilgilendirirse, Bayburt Üniversitesine bir Bayburtlu veya Erzurumlunun gelmesi de, beni o kadar ırgalıyor! Kaldı ki Erzurumlu birisi bir yere geldi de mi üzülmem de. Ne kaybedeceğim bir şey var üzüleyim, ne de kazanacağım bir şey vardır sevineyim! Ama hele de tanımadığım birisi bir yere gelmişse ve hele de Erzurumluysa da umurumda olmaz. Ben nerdeyim, sen nerdesin? Sen belli ki ona, buna böyle kara çalmaya alışmışsın, benden de kına yakmamı istemişsin. Hiç işim olmaz. Bırak kına yakmayı, senin için bir iyilik yapıp üzülmüş gibi de yapmayacağım. Kaldı ki şekil a'da görüldüğü gibi Ömer hocan maşallah her yere 'kadrolu' aday. Yakında Belediye seçimleri var. Bu defa yine aday olur, bakarsın bir yere de seçilir, seni de kurtarır bu dertten, beni de!