Türkiye büyük depremler yaşıyor.

11 il de hem can hem de mal kaybı büyük.

Elbette üzüntümüzde çok büyük.

Üzüntümüzü bir nebze de olsa hafifleten Milletimizin kadirşinaslığı, yardımseverliği, ekmeğini tereddüt etmeden paylaşması olmuştur.

Şunu çok rahat bir şekilde ifade edebiliriz ki, hiçbir yerden emir, talimat, rica, istek olmadan organize olabilen tek millettir.

Ülke ne zaman zora girse,

Ülkenin ne zaman başı ağırsa,

Afetler de, terör saldırılarında hiç vakit kaybetmen ayağı kalkan tek millet Türk Milleti’dir.

Bu milletin bir evladı olmaktan gerçekten çok büyük bir onur ve gurur duyuyorum.

*

Birkaç haftadır TV’lerde deprem konuşuluyor.

Uzmanlar fikirlerini, bildiklerini, tecrübelerini kamuoyu ile paylaşıyorlar.

Çok yetkin, çok bilgili, çok eğitimli bilim adamlarımız var.

Her sahada yetişkin bilim insanlarına sahibiz.

Ülkemiz için büyük bir kazanımdır elbette.

*

Bilim insanlarımızın söylediklerine kulak kesildiğimizde işaret edilen tek noktayı millet olarak artık görüyoruz.

O nokta ‘Deprem insanı öldürmüyor, binalar öldürüyor’

Bu cümle zaten çok açık.

Cümle ne diyor,

Ne anlatıyor…

Çok açık aslında.

Bu cümle elbette binaları sağlam yap diyor.

Bilimin pik yaptığı asrımızda aslında sağlam binaları neden yapamıyorumuzun derdine düşmemiz lazım diye düşünüyorum.

Her türlü imkana,

Her türlü malzemeye,

Çok sayıda müteahhitte,

Mühendislere,

Yetişkin kamu personeline,

Yetişkin denetim elamanlarına sahipken,

Neden sağlam binalar yapamıyoruz?

*

Elbette çok sayıda insanlar bu soruya doğru cevaplar verebilir.

Aslında kısaca mesele, ahbap-çavuş ilişkisidir.

İş dönüp dolaşıp şu noktaya geliyor….

‘Ahlak’

Öncelikle ve özellikle bu konuyu halletmemiz lazım.

Ahlak değeri yüksek kişiler yetiştirmemiz lazım.

Her alanda buna ihtiyacımız var.

Ev kirasından tutunuz,

Taşımacılığa,

Yıkılmış marketlerin yağmalanmasına,

Yalanlarla, dolanlarla işlerini yürütmeye, sağlamaya çalışanlara,

Afetten, zor durumlardan kendisine ikbal ve gelir elde edenlere kadar herkesin ahlaka ihtiyacı var şüphesiz…

Ahlakı olmayanın hiçbir mukaddesi olamaz.

Binayı yapan müteahhittin, planlarına, projelerine imza atan mühendisin, yapı ruhsatı veren imar dairesi yetkililerin, inşaatın yönetmeliklere uygun yapılıp yapılmadığını kontrol eden yapı denetçilerinin hepsinin bir bütün olarak üstün ahlak yapısına sahip olması lazım.

Bütün bunların yanında bu konuda bilinçlenmiş vatandaşların da mahalle baskısı gerek.

Yoksa her kesin başına bir polis koymak mümkün değil.

Tabi ki her alanda ahlaklı olmamız şarttır.

*

Gelelim şehrimiz Erzurum’a..

Hem Doğu Anadolu hem de Kuzey Anadolu fay hattının geçtiği noktalara yakınız.

Erzurum’a yakın bu fay hatlarında olabilecek bir kırılma şehrimizi de etkisi altına alacaktır.

Öyleyse ne yapmalıyız?

Bunu düşünmemiz gerekmez mi?

*

Bana göre yapılacak iş,

Şehrin valisi başkanlığında kurulacak bir teknik heyetinde yer aldığı komisyon, olası bir depremde hangi semtlerin daha çok etkileneceği, buralarda yapılmış binaların vakit kaybetmeden tetkik edilmeleri gerekir.

Erzurum’da son yıllarda bir kentsel dönüşüm başladı. Bu dönüşüm Erzurum için atılan önemli adımlardan birisidir.

Önemli bir konudur.

Ama daha fazla dönüşüme ihtiyaç duyabilir Erzurum.

Çok laf etmeye,

O böyle demiş,

Şu şöyle konuşmuştan ziyade bir an önce kontrol mekanizmasını sağlamamız lazım.

Son söz;

Tedbir bizden, taktir Allah’tandır…