11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerif gelmeden önce tatile çıkmak, eş-dost akraba ziyaretleri yapmak için düştük yola…
Karadeniz’den, İstanbul’a…
Oradan Bursa’ya, Balıkesir’e, Çanakkale’ye…
Kâh dağlara tırmandık, kâh denizle sırnaştık…
Uzun bir seyahat sonunda ülkemizin kültür ve tabiat zenginliklerinin büyüsüyle, şehirlerin birbirinden ilginç öykü ve fotoğraflarıyla nihayet şehr-i mübarek Erzurum’a döndük…
En büyük zenginliği Erzurum’da bulduk.
Evet, değerli okurlarım,
Erzurum yaşanılacak şehirlerin belki en başında…
Bir, Erzurum’un bir ucundan bir ucuna en fazla 15-20 dakikaya ulaşabiliyorsunuz.
Zamandan kâr insan ömrüne katkı ise, Erzurum insan ömrünü uzatan bir şehirdir.
İki, yazın aldığınız nefesin lezzetini Erzurum’da hissedebiliyorsunuz.
Net, berrak, pırıl pırıl bir hava… Bu berrak hava insanı diri tutuyor. Mayıştırmıyor, uyutmuyor, ter komasına sokmuyor. Göğe en yakın şehir.
O halde Erzurum insanı dirilten bir şehir.
Erzurum’da eğitimde, sağlıkta ve bürokrasideki işlerinizi kısa sürede halledebiliyorsunuz.
İmkânları itibariyle çok büyük, yerleşkesi itibariyle küçük şehir Erzurum.
Bu da, Erzurum’da yaşayanların hayatını kolaylaştıran; ama birçok kişinin fark edemediği önemli bir avantaj.
Erzurum herkesin aşağı yukarı birbirini tanıdığı, şehrin nabzını bildiği şehir.
Bu durum insana güven veriyor.
Evet, Erzurum emin bir şehir.
Kışın spor ve turizmi, imkânları ve tesisleriyle;
yazın berrak havasıyla;
yıl boyunca sakinliğiyle yaşanabilir ayrıcalıklı şehirdir Erzurum.
Hemen kışın soğuğunu, yakıt giderini, işsizliği karşıma çıkarmayın öyle!
Bu sene tüm Türkiye şiddetli kış yaşadı.
Erzurum’da eski kışlar yok.
Geçen sene kar duasına çıkmıştık, hatırlayınız.
Erzurum’daki yakıt gideri kadar şimdi diğer şehirlerde klima gideri var.
İnsanlar neredeyse buzdolabı içerisinde yaşayacaklar.
Hoş insanların yaşadığı da yok.
Herkes akşama kadar uyuyor ya da sinir harbi…
İnsanlar bedenen bitkin.
Canlı cenaze derler ya, tastamam öyle… En az üç ay böyle…
Batıda hayat akşam ezanıyla iftar ediyor. Evet, karanlık bir hayat var sıcak memleketlerde.
Yaz bittiğinde trafik çilesi, büyük şehirlerin en büyük marazı… Arabanızın olması başınıza belâ…
Batı veya sıcak memleketler kısa süreli tatiller için güzel, etkileyici, hoş.
Yaşamak için asla…
İtiraf ediyorum ki;
Çalışan ve hayatın içinde olanlar için Erzurum ne kadar büyük bir nimet ve şanssa, olmayan sanayisi ve alternatifsiz sosyal hayatıyla işsiz olanların ve emeklilerin keyif almakta zorlanabileceği veya sıkılabileceği bir şehir.
O kadar kusur kadı kızında da olur.
Hem sadece ekranlarda izlemekle olmaz, içine girince anlıyoruz ki her şehrin kendince tahmin edemediğimiz nice dezavantajı, sıkıntısı vardır.
Meselâ; Erzurum’a yağan yağmur’dan şikâyetçi olanlar; Sinop ve Samsun’daki sel felâketini görmezden gelemezsiniz…
Ha bir şey daha…
Yazın sadece üniversite kapandığı için değil, vatandaş köyüne veya tatile çıktığı için Erzurum boşalıyor.
Tüm şehirlerde olduğu gibi…
Geçen hafta, tatil dönüşü bu duygularla yazdığım şiirle yazımı tamamlıyorum:
Çürük yıldızlar düşer, serkeş olur bu yerde
Çekilmemiştir göğe tülden kumaştan perde
Rahmet meclislerinde pişen kristal kadeh
Palandöken tahtında büyüyen bir şehzâde…
Cengiz Han gözlerinde kavlanan mavi demir,
Semerkant, Horasan’dan akan coşkun bir nehir
Özge bir devir yaşar yayla kendi göğünde,
Var mı göğe kurumla kurulmuş başka şehir…
Erzurumsuz kalmayınız… Sağlıcakla…