“Selçukludan Günümüze Erzurum Eğitim Kurumları Tarihi”
Kitabı hazırlayan değerli meslektaşımız, dostumuz ve ağabeyimiz emekli fizik öğretmeni Abdurrahman Zeynal beyefendi…
Böyle bir kitabın hazırlandığını bir yıl öncesinden biliyordum; hem bir okur, hem bir Erzurumlu, hem de bir eğitimci olarak kitabın yayımlanmasından ve kitaba sahip olmaktan büyük bir heyecan yaşadım. Ancak, kitabın sayfalarını karıştırdıkça heyecanım mutluluğa dönüşmedi; bilakis hayal kırıklığı yaşadım, üzüldüm.
Abdurrahman Hoca’nın, UNIVERSIADE-2011 sponsorluğunda geçen sene yayımladığı ilk kitap tecrübesi “ IX-XX. Yüzyılda Erzurum Ekonomisi”nde yaptığı hataları ve kamuoyundan aldığı tepkileri dikkate almadığı anlaşılıyor.
Bir şehrin eğitim kurumlarını yazmak çok zor ve çok ciddi bir iş. Çünkü çalışanları, emektarları ve öğrencileriyle şehrin en dinamik, değişken ve en geniş kitlelere hitap eden kurumları, eğitim kurumlarıdır. Bu konuda kitap yazan kişinin çalışkan ve sabırlı bir araştırmacı olması, şehir ve okul arşivlerinden başını kaldırmaması, sahasına hâkim olması hem de oldukça bilimsel çalışması gerekir.
Kitabın amacını kitabın adı ortaya koyuyor. Bu kitap bir şehrin “Eğitim Kurumları Tarihi”… Yani bu kitap, hatıra kitabı değil, düşünce kitabı değil; bilimsel bir kitap… O halde son derece titiz ve objektif bir çalışma sonucu yayımlanmalı böylesi kitaplar.
Beni en çok kitabın tüm yanlış ve eksikleriyle gelecek nesillere kalacağını düşünmek üzüyor. Bir kitabın yanlışı gelecek nesiller açısından nasıl telafi edilecek? Çünkü günümüzde şehirde yaşayanlar bu eksik ve yanlışları bir şekilde tespit etme imkânına sahipler.
Bir araştırmacı yazar “Ben yazdım, oldu!” mantığında olamza. Bir şehri yazdığını iddia eden bir yazarın şehre karşı sorumluluğu yok mudur? Varsa bu sorumluluk, nerede başlar nerede biter, yazarı ne kadar bağlar?
Kitap, derleme ve alıntı bilgilerin dışında son derece öznellik gösteriyor. Kitapta metot disiplinsizliği hemen göze çarpıyor. Konular arası gidiş gelişler öylesine. Bir bugündesiniz, bir çok eskilerde…
Bilinmesi ve çalışılması daha kolay olan cumhuriyet dönemi ve yakın dönem, pek araştırılmamış. Aktarılan bilgiler bir sohbetten alıntı gibi. Kitabın adında “Selçukludan Günümüze” ifadesi var. Kitabın “Günümüz Kurumları” kısmının masa başında yazıldığı izlenimi uyandı bende.
Düşüncelerimizin daha iyi anlaşılması için kitaptaki çok bariz eksik ve yanlışlardan sadece birkaç örnek vermek istiyorum:
Kitabın 58.sayfasında Sıbyan Mektepleri’yle ilgili bilgi veren “Sıbyan mekteplerinde reform yapmak çok zor oluyordu…” cümlesiyle başlayan paragraf aynı sayfada hem “Sıbyan Mektepleri” başlığı altında hem “İptidai Mektepler” başlığı altında tıpatıp yinelenmiş.
“Tarihsel Sıralamaya Göre Erzurum’daki Okullar” başlıklı bölümde:
1- Erzurum Erkek Ortaokulu, GAMPO, 23 Temmuz Ortaokulu, Şair Nef’i Ortaokulu, Gazi İlkokulu ve Kültür Kurumu gibi Erzurum eğitim tarihinin en önemli ve eski okullarından mezun isimlere hiç yer verilmezken, Vali Hafız Paşa, Veyis Efendi, Kurtuluş ilkokullarından mezun olmuş isimlere yer verilmiştir. Kitapta verilen bir okuldan mezun olan isimler, genellikle şu an hayatta olan, ya toplumca sevilen ya da kamuda etkin görevi olan isimler. Bu isimler hangi kritere göre seçildi, doğrusu “ben yazdım, oldu!” mantığıyla açıklanamaz. Meselâ üniversiteden çok değerli bir akademisyenin adı verilirken adı verilmeyenler hangi kritere göre elendi. Halen milletvekili olan birinin hangi okuldan mezun olduğu yazılırken diğer milletvekillerin veya cumhuriyetten bugüne milletvekili olmuş kişilerin mezuniyetleri neden kitapta yer almıyor?
Yaşayan isimlere kitapta bu kadar yer verilirken şehrin yukarıda saydığımız kadîm okullarından mezun olup merhum olmuş, ülkesine ve Erzurum’a hizmet etmiş önemli hiçbir isim bulamadı mı yazar? (Bu tür kitaplarda umumiyetle şehre mal olmuş ve hayatta olmayan önemli isimlere yer verilir, ya da toplumun her kesiminin teveccüh ettiği, toplumda diğerlerinden çok öne çıkan istisna bir iki yaşayan kişinin ismine yer verilir. Şehir üzerine araştırma yapan yazar, sadece kendi dünyasında öne çıkan yer vermemelidir. Bu, yanlış anlamalara neden olur, her iki tarafı da yıpratabilir. Meselâ bir iki okulun yaşayan birçok ismine yer verilen mezunlar kısmında tüm dünyanın tanıdığı hemşehrimiz Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Kavak Mahallesi’ndeki Aziziye İlkokulu’ndan diploma aldığına yer verilebilirdi. Merak ediyorum; eğitim kurumları tarihini yazma iddiasındaki yazar en azından şehrin kadîm okullarının eski-yeni kütük defterlerini incelemiş midir?)
2- Bazı okulların geçmişten günümüze okul idarecilerinin adı verilirken, bazı okullarda hiçbir idareci ismine rastlamıyoruz. Hal böyleyken sadece bir iki okulda, çok yakın tarihte öğretmenlik yapan ve halen yapmakta olan isimlere yer verilmesi de yazı disiplinine aykırıdır, üslupsuzluktur.
3-Erzurum ve Türkiye eğitim tarihinde çok önemli misyonu olan Pulur Köy Enstitüsü veya Yavuz Selim İlk Öğretmen Okulu sadece okulun ne zaman ve nerede eğitime başladığını vermekle geçiştirilecek önemsiz bir okul mudur? Erzurum Eğitim tarihi’nde bunlar olmayacaksa hangi kaynakta olacak? Erzurum Lisesi ile beraber şehrin en eski liselerinden olan Atatürk Lisesi’nden sadece ve sadece tek cümleyle bahsedilmesini nasıl açıklarsınız? Bu okulun hiç idarecisi, öğretmenleri olmamış mıdır, mezun olanı yok mudur?
4-Anadolu Lisesi’nin geçmişten bugüne tüm müdürlerini kitapta yazarken Erzurum Fen Lisesi’nin ilk birkaç aylık geçici müdürü Fikret Umudum dışında neden diğer müdürlerden bahsedilmiyor? (Fen Lisesi’nde uzun yıllar görev yapmış yazarın görev yaptığı okulun müdürlerinden bahsetmemesi oldukça manidardır. Bu okulumuzda değerli eğitimci Köksal Selçuk, ardından Birol Turgut, Yılmaz Oğuzhan, Samih Kır müdür olarak görev yapmıştır. Halen okul müdürlüğüne Yavuz Kali bakmaktadır.)
5- Fen Lisesi’nin idareci kadrosu yazılmaya değer görülmezken Fen Lisesi’nin öğretmenlerinden birkaç ismin yazılması doğru mudur? Erzurum Fen Lisesi’nin ilk yılında bulunan öğretmenleri yazarken Necmettin Taşçı(Kimya) ile Alim Öztürk’ü (İngilizce) atlamıştır. Tek bir cümleye sığdırılan, idarecileri ve öğretmenleri bile kitaba alınmayan Atatürk Lisesi gibi birçok liseye nispet yaparcasına Fen Lisesi’nin belleticisinden de bahsedilmesi, belleticinin adının “Durmuş Bey” olarak soyadı olmaksızın verilmesi bilimsel olabilir mi?
6- Yazara göre Fen Lisesi kendi nezaretinde açılmıştır.Kitabın140. sayfasında yazar “Okul 15 Eylül 1989 yılında eğitime başladığında 4 sınıf ile Abdurrahman Zeynel nezaretinde açılmış…” demesi şaşırtıcıdır. Kaldı ki, bir okul teknik açıdan –müdür görevlendirmesi olmayan- bir öğretmen nezaretinde açılamaz. Yazar, neden böylesine yanlış bilgi vermiştir, anlaşılır değil. Erzurum Fen Lisesi 1989’da Fikret Umudum’un nezaretinde geçici binasında (Kongre Binası’nda) açılmış olup 1998’de Yenişehir’deki şimdiki hizmet binasına taşınmış, adını İbrahim Hakkı Fen Lisesi olarak değiştirmiştir.
Yazarın en iyi bilmesi gereken eğitim kurumu tarihi, kendisinin de görev yaptığı Fen Lisesi’nin tarihi değil midir?