Bizim 'Farfaruk abi' Faruk Terzioğlu'nun çok sevdiğim güzel 'inci'lerinden biridir: 'En sevdiğim yemek ısmarlanan yemektir' diye!İstanbul'a gelip de Cookshop tasting cafe'de Fettucine Risotto yememek olur mu? Elbet olmaz! Ben de öyle yaptım ve Etiler'de az önce adını yazdığım sizin makarna olarak bildiğiniz (!) o yemekten yedim! Ne yalan söyleyeyim. Yemek, sadece tadıyla değil de ısmarlanmış olmasıyla da bana büyük keyif verdi!
***
Erzurum'dan 25 yıllık 'kanka'mız Nörolog Doktor Mehmet Yavuz sayesinde ''Etilerli'' olduk çıktık! Sürekli ikamet ettiğim Levent'te ki REEM Nöropsikiyatri Kliniği'ne çok yakın olması sebebiyle neredeyse Etiler'in kurdu olmuş durumdayım! Hangi ünlü mekan nerede, az çok biliyorum! Henüz yeni başladım ama belli ki sosyete olmak biraz zaman alacak! En azından gayretimiz var bu yolda! Ancak, öyle hemen sosyete olamadık diye sosyeteden haberimiz yok da sanmayın! Burada yüksek sosyete genelde nerelere takılıyor, ayıptır söylemesi 'az buçuk' malumumuzdur yani! Meşhur Nusr-et Restaurant'a bu ikinci gidişim oldu! Nus-ret'i çok sevmemin nedenlerinden birisi de sahibi Nusret abinin (esasında benim de henüz hiç görmüşlüğüm yok) Erzurumlu oluşu! Garsonlardan birinden öğrendim! Oltulu olduğunu söylediği bu Nusret ağabeyinin asıl mesleğini de, yemedi, içmedi, oracıkta öğrendi bu fakir! Bu hemşehrimiz Nusret ağabeyi esasen kasap! Yani bildiğiniz  'gassab'!!!!. Evet evet. Yoncalık'taki 'Güvenal Kasabı'nın sahibi Rasim ağabeyi gibi bir gassab!
***
Vaktiyle Etiler'de lokantalara et veriyor bu ağabeyimiz! Gel zaman git zaman, bu eti beğenilen bu 'gassap' Nusret abinin birileri aklına giriyor! 'Ağabey, millet senin eti çok tuttu. Et verdiğin lokantalar iyi iş yapıyor. Gel bu lokanta işine sen gir. İyi para kırarsın' demiş biri! O da, 'Ola ecep olur mu?' demiş! Bu işe girmiş! Giriş o giriş! Daha da çıkmıyor! Nusret abi şimdi Etiler'de para kırıyor! Mekanı, magazin proğramları ve gazetelerinde sıkça geçiyor!  Zaten mekan 'para kırmaya' başladıktan sonra da Nusret abiyi gören olmamış!  Erinmedim, Googol'a girdim, bir 'vesikalık resmi'ne bile rastlayamadım! Tipik bir 'parayı sonradan bulan'ların 'toplantıda!' durumu! Bir tanışsam da iki çift laflasak! Baba lazım değil, yemek-memek ısmarlamasın! Sadece gassap Nusret'i (pardon) Nus-ret'i Erzurum'a tanıtalım yeter! Hay bin kunduz! Lanet olsun! Bende de öyle kötü bir huy var ki! 'Tanımasam', tanıdıktan sonra da 'tanıtmasam' patlarım!
***
Mekan 10 numara ya! İki kişi otursun bir yemek yesin, 200 liradan aşağı değil! Zaten kapısında valelerin cirit attığı, her zaman girişi hareketli olan, her 10 dakikada bir meşhurun geldiği mekana da rezervasyon yaptırıp, öyle gidiyorsun! Öyle yer-mer de kolay kolay yok! Bir masa kalkacak ki 'anca' oturasın! Resmini gördüğün ama adını bilemeyeceğin bir sürü manken ve dizi oyuncusu yanından vurup geçiyor! Son gittiğimde duydum, Fatih Terim bile kızlarıyla yemeğe gelmiş, yer yok diye bir 10 dakika beklemiş! O on dakikayı da sandalyede falan sanmayın. Resmen ayakta! Etin her çeşidini yemen mümkün. Et dedimse bildiğiniz et değil. Bildiğin lokum! Doyma nedir bilmiyorsun. Zaten doysan ete ayıp etmiş sayılıyorsun! Dolayısıyla da bizim Nusret abiye!
***
Nus-ret'i bir kenara bırakıp, size başka bir mekanı tanıtmak istiyorum. Yine Etiler'de AK MERKEZ'in tam karşısındaki Cookshop! Adate vızır vızır, ünlü kaynıyor! Kapısının önünde baylı, bayanlı magazine bakan televizyoncular! Gözleri mekanın içinde, fıldır fıldır! NTV'nin spor yorumcusu Rıdvan Dilmen'in ikinci adresi olan yer! En son gittiğimde gördüğüm ünlülerden bir kaçını sayacak olursam Seda Sayan, Sarp Apak, Sinan Engin, Oktay Kaynarca ve Selami Şahin'i diyebilirim! Rıdvan'ı sorarsanız onu saymıyorum bile, zaten her gün orda! Güneş gözlüksüz de oturmuyor! Ne gördümse gözlüğü gözünde!
***
Hatta Temmuz ayıydı. İstanbul'da 'pişti' olduğumuz bizim Mehmet Şener'i bir şeyler 'konuşalım', 'içelim' diye oraya götürdüm! Oturduk, etrafta en azından tanıdığımız ünlü yoktu! '' Yahu Mehmet, galiba bugün burada senden başka ünlü yok!'' diye takıldığım Mehmet'e, ''Rıdvan sürekli burda ama nedense şimdi yok'' demek zorumda kaldım, niyeyse biraz da utanaraktan! Tam laf ağzımda bitmeden Rıdvan bitti! Sanki 'şeytan'' oldu, bir anda karşımıza çıktı! Oturduğumuz masanın karşısındaki masaya geçecekken bize 'ortadan' gülerek selam verdi! Biz de ayağa kalkarak selamını aldık ve elimizi uzattık. Küçük bir 'Türk malı' hal-hatırdan sonra yanımızdan ayrıldı! Mehmet eğer yarın öbürgün ''Rıdvan benim arkadaşım!' filan diye size yutturmaya kalkarsa sakın ola kanmayın! Benim yanımda tanıştı ve biraz da benim şahsi gayretlerimle(!) tanıştı!
***
Her neyse! Dün akşam misafiri olduğum (Ona yıkıldığım da diyebilirsiniz) Dr.Mehmet Yavuz, buraya makarna yemeğe götürdü ama nedense Rıdvan ortalıkta yoktu! Ben olmayışını Fenerbahçe'nin akşam oynadığı Avrupa maçına yordum! Hatta, 40 yıllık dostuymuşum gibi garsona da ''Rıdvan yok mu?'' diye sordum, o da ''Şu an yok!!'' cevabını verdi. Yanından geçtiğimde bile bahçesinde Rıdvan'ı gördüğüm Cookshop'a makarna yemeğe gittik ama sanki de başka bir şey yedik! Bir defa adı ilginç! Fettucine Risotto! Tavuk soslu İtalyan makarna! Penne Arabbiata, Fusulli, Tolrellini Passione, Ravioli Ricotta, İtalyan futbolcu isimleri değil! Bunlar bildiğiniz makarnalar! Menüde baktım öyle pahalı filan da değil! Mesela benim sünnetlediğim(!) Fettucine Risotto 18 lira! O kadar lezzetli bir makarnaydı ki yanımdaki doktora, '' Yav ağabeyi bitecek diye ödüm kopuyor'' bile demişim!
***
Bizim Risotto'nun yanında gelen mevsim salatası da bir tuhaf! Sanki 'laf salatası'! İçinde bildiğimiz domates, salata var ama uzun 'çubuk kraker'in o mevsim salatanın içinde ne işi vardı, anlamadım! Hesabı verdik gidiyoruz, benim halen daha aklım salatanın içindeki çubuk krakerde! Böylesine leziz bir makarna (pardon) risotto sonrasında doktor tatlı için garsonu çağırırken ilginç bir şey daha oldu. Dr.Mehmet abi, garsona, ''Tatlılardan ne var?'' diye sordu! Garson, bir sürü yabancı kelimeli şeyler sıraladı! Sıraladığı şeylerin tatlı olduğunu anladık ama hangi tür tatlı olduğunu anlamadığımız için, bir an doktorla yüzyüze geldik! Garson daha ne olduğunu anlamadan, bizim doktor ''Sen bize dondurma getir'' dedi de bu işten, 'alnımızın akı'yla bir şekilde sıyrıldık! Şimdi 'o ne?', 'bu ne?' diye garsonun kafasını ütüleyeceğimize en kestirmeden 'dondurma' dedik, olası skandallara 'zerre miskal' prim vermedik, bence iyi de ettik! Düşünebiliyor musunuz? Tatlı yiyeceğiz ama sayılan tatlıları 'gözümüz ve dahi kulağımız ısırmadığı' için biz bildiğimiz tatlıya talip oluyoruz! Ne yaparsın? 'Her Chookshop'a giren chok çalkalar diye bir şart yok!'. Cookshop öyle bir şey işte!
***
Tatlıları beklerken ben Cookshop'da ki menü'de yeralan içeceklere bakıyorum! Yine yabancı bir sürü içecek! Ama en 'caka atılası' şey, alkollü kahve! Bu iyiliğimi unutmayın! Olur a, sizden biri giderse ve bizim gibi yabancılık da çekerse dert etmeyin, o kahvenin adını söyliyim, ezberleyin! ''Cafe Bailey's!''. Bak buraya bir daha yazıyorum. Cafe Bailey's! Biz istemedik de, eğer siz isterseniz, görünen o ki bu kahve 'tadından' çok 'adından' oldukça havalı bir şeye benziyor! İsterseniz eğer, içemezseniz bile mekanın hatırına makbule geçer! Ha, nasıl okunduğuna, garsondan isterken ne diyeceğinize karışmam! Ben o kadar çalışmadım! İlla da ''Cafe Bailey's'' isteyecekseniz, onu da başka 'bir bilen'den öğrenin, öyle isteyin! Ama kesin öğrenin, öyle isteyin! Hayır yanlış söyleseniz garsona değil ama mekana ayıp etmiş olursunuz! Mekanı da boş ver, arada Etiler'in hatırı var! Mekan da neyse ne de, Etiler işin içinde oldu mu, maalesef akan sular duruyor!
***
Tavacı Recep Usta'sı, Tatlıses Lahmacun'u, Günay'ı, Nispetiye Cafe'si ve daha bir sürü 'popüler' mekanı ile ünlülerin uğrak yeri olan Etiler'i ilerleyen günlerde sizlere daha geniş şekilde anlatıp 'bilgi ve kültürünüzü artırmaya' çalışacağım! Eğer yarın aksi bir şey olmasa, yeni bir 'Büyükşehir adayıyla falan meşgul etmez isem', sizlere Beyoğlu'nda Hayati Bilge'yle ziyaret ettiğim ''San Antonio Kilisesi'' ile ilgili intibalarımı (!) aktaracağım! Bir sürü 'boş gezenin kalfası' film yapımcılarının aklı yok! Bizim Hayati Bilge'yi keşfetseler, acayip 'yapım'lar sağlarlar da, nerde o akıl! Ama size şu kadarını söyleyeyim ki, yanınızdaki kişi eğer Hayati Bilge ise, yaptığınız kilise ziyareti ile ilgili anlatacaklarınız çok olur çook! Az biraz dişinizi sıkın bekleyin!
--
NOT: Benim için 'Etiler'i babası mı görmüştü?' diyebilirsiniz. İstanbul'a bir-iki defa gelmişliğinin olduğunu bildiğim rahmetli babacığım elbet Etiler'i görmemişti. Doğrudur! Ama benim oğlanlar Serhat ve Berat, bir gün buralara geldiklerinde kimse onlara 'Baban mı görmüştü?'' diyemeyecekler! Çünkü gerçekten babaları gördü!