Eskilerin cepleri dolu doluydu. Rahmetli dedemin iç ceplerinde bir mücevher gibi yedi kat bohçaya sardığı En’am’ı ve lastikli deri kaplı cep defteri, bir de tarağı vardı. Zaman zaman tarağını çıkarıp o beyaz sakalını özenle tarayışını ve ardından sağ avucuyla sıvazlayışını bir tablo izler gibi izlemişimdir…
Üzerine hırka, yelek giydiği gömleğinin cebinde para mendili veya cüzdanı olurdu.

Dedemin kuşağında kösteği, yan ceplerinde tespihi, aynası, çakmağı, çakısı; arka cebinde namaz takkesi ve mendili eksik olmazdı. Eskiler farklı amaçlı en az iki mendil taşırdı. Eğer beline kemer (kayış) takmış ise kemere geçirilmiş deri kabzasında olurdu çakısı…

Dedem ateş ve çakı taşımanın Peygamberimizin sünneti olduğunu söylerdi.

Bastonunun yanı sıra siyah, ahşap saplı çakısı dedemin en büyük yardımcısı, dostuydu…

Çakı; ağaç yontmak, çırpmak, Elif cüzünü (supara) okuyan torunlarına odundan hilâl veya oyuncak yapmak, meyve soymak, çatal olarak kullanmak gibi türlü işlerde kullandığı çok amaçlı bir aletti…

Eski adamlardan çakı taşımayan yok gibidir… Çakı eski adamların eli koluydu…

Dedem, alet sandığında bulundurduğu eğe (yege) ile ömürlük çakısını sık sık bilevlerdi, eğelerdi.

Eskiyen dünyamızda köy hayatı ve ahşap ne kadar çok yer tutuyorsa çakı da o kadar gerekli ve önemli bir gereçti. Ahşabı nakşeden, incelten, terbiye eden kibar bir kalemdi çakı…

Çakı, değişen çağla misyonunu tamamladı ve ahşapla birlikte hayatımızdan çıktı…

&&&

Evvel zamanda kalan sosyal hayatımızda hançerin veya kamanın yeri yadsınamaz. Erkekler kuşaklarında hançer taşırdı. Şimdi bir halk kültürü olarak günümüze gelen folklor ekiplerinin birer aksesuarı olarak karşımıza çıkar hançer… Zeybekte, efede, dadaşta… Horonda, kafkasta, harmandalıda, barda…

Biraz iri bıçaklara Erzurum’da “gaddâre” denirdi.

Gaddâre; Memlûklarda ve Osmanlılarda hükümdarların hizmetinde olan Haseki’lerin bellerinde taşıdığı gümüşlü bıçak… Adı gibi gaddârane bir aletti… Çok masum amaçlar için kullanıldığı söylenemez. Gaddâreyi taşıyanlar ayıplanır, toplum içinde gaddar gözüyle bakılırdı… Gaddar, merhametsiz, insafsız, katı yürekli...

Saplama ve kesme işlevli hafif eğri bıçak olan gaddâreler, ismi ve şekliyle samurayların “katana”sına benzerdi. Katanalar; samurayların kişisel onur ve sosyal gücünü temsil ederdi.

Eskiden karanlığın çökmesiyle alkol almaya tenhalara, dibe köşeye gidenler bir içme rutiniymiş gibi önce bellerine gaddârelerini yerleştirirlerdi. Çocukluk ve ilk gençlik yılları Kavak Mahallesi’nde geçmiş biri olarak sarhoşların kanlı bıçaklı kavgalarına sıkça şahit olduğumu belirtmeliyim, iki çok samimi arkadaşın birbirini bıçakladığına, kestiğine; birbirlerine en galiz küfürlerle saldırdıklarına… Belki bu yüzdendir ki, “sarhoş” ve “içki” kavramı şuuraltımda hep çekinilmesi ve uzaklaşılması gereken “belâ” olarak yer etmiştir.

&&&

Eğitimsiz… Kıskanç… Özentili… Bencil… Lümpen… Omurgasız…

Şöyle son bir ayın haber ajanslarını takip ettiğimde bıçaklama olaylarının en fazla Adana, Eskişehir, Adapazarı ve Erzurum olmak üzere ülke genelinde yaygın bir asayiş olayı olduğunu gördüm. Bu, bir kültür değil elbet. Bu, sevgisizleşen ailelerin, saygısızlaşan toplumun içinde yetişen ve kendisini değersiz gören, hep suçlanmışlık psikolojisiyle yalnızlaşan eğitimsiz insanların kendilerini fark ettirme, kabul ettirme, yüceltme amacıyla başvurdukları yanlış bir yol…

Kendine, bileğine güveni olmayan gençler ya yanlarında taşıdıkları saldırgan köpekleriyle, ya da türlü bıçaklarla kendilerini sosyal bir güce kavuşturduklarını sanıyorlar.

Bu davranış bozukluğunda sadece gençlerin değil toplumun ekserisinin kendilerine model aldıkları toplumun ahlakî yapısını sarsan diziler kadar, haberlerde sık sık yer verilen asayiş olaylarının da tesiri var. Tüm bunlar gençlere suç işlemeyi öğretiyor. Öyle ya, film nasıl kötü örneği vitrine çıkarıyorsa, bıçaklama hadiselerinin en çarpıcı şekilde tv’lerde verilmesi de bir dizinin fragmanından farklı olmuyor.

Şehrimizde de son zamanlarda görülen bıçaklama hadiseleri sadece şehrimize münhasır bir vaka değil. Ülkemizin genel problemi. Bu problem nasıl halledilir?

-Toplumu eğiterek ve bıçak taşımaya –molotof kokteyli gibi- ağır ceza ve yaptırımlar getirerek…

 NE DİYELİM, “GADDÂRE SOKAĞA İNDİ; DELİKANLILIK BOZULDU!”