28 Ekim 2014 günü akşam saatlerinde verdiğimiz sözü yerine getirerek 29 Ekim günü öğlenden sonra aynı yere bu kez üç arkadaşımızın ilavesiyle altı kişi olarak tekrar geldik. Bu kez mahalleye farklı bir yerden yani Narmanlı Camii’nin doğu tarafındaki sokaktan girdik ve önce Ahi Duman Baba’nın Kullebilerin evinin altındaki kaybolmaya yüz tutmuş mezarını ziyaret ederek gezimize başladık. Bu mezar, Ahiliğin Erzurum’daki ilk temsilcilerinden biri olan Ahi Duman(Toman) Baba’ya ait olup bu zat, 1230’da İbni Batuta’nın Erzurum’u ziyareti sırasında 130 yaşında bulunan bir Ahi’dir. Mezar maalesef içler acısı bir durumda bulunuyor.

Biraz ilerleyip mahallenin iç kısımlarındaki Tek Mezar sokakta bulunan şehit bir askerimize ait bir mezarı ziyaret ettikten sonra ara sokaklardan, viranelerin arasından Şeyh Feyzullah Efendi’nin mezarına, sonra da Ahi Fahrettin’in mezarına ulaştık. Şeyh Feyzullah Efendi’nin mezarı şanslı bir konumda. Dört bir tarafı duvarlarla çevrilerek gizlemişler ki görünmesin. İçindeki çalılar zaten mezarı göstermeyecek kadar büyümüşler. Duvara çıkıp bir iki resim çekelim dedik ama çalılar net bir resim almamıza müsaade etmedi.

Mahalleden görüştüğümüz biri, buralarda doğal gaz için eşilen bir hat boyunca şamî mezarlar çıktığını bizzat gözlemlediğini ifade etti. Demek ki mezarlar yıkılırken kimilerinin de üstleri toprakla örtülmüş.
Ahi Fahrettin’e ait mezarın baş taşı oldukça süslü. Kitabesi, dar kısmında yer alan kabartma kılıç ve kama motifleri, fırfırlı süslemeleri, taşın arkasındaki kandil ve kelime-i tevhid mezara ayrı bir güzellik katıyor. Ayak taşının dış yüzünde Arapça bir satırdan sonra Farsça bir beyit var. Bu beyite göre Ahi Fahrettin, hem asker hem de esnaf olup hicri 736 senesi Kadir gecesinde bir Ermeni tarafından tuzağa düşürülerek şehit edilmiştir.
Ancak mezarın yerini bulmak oldukça zor. Evlerin arasında sıkışıp kalmış. Mezarda yer yer yıkılmalar olmuş, bazı yerleri betonla onarılmış ama kabrin üzerine biriketler ve taşlar bırakılmış. Kabir, son derece bakımsız bir halde ilgi bekliyor. Etrafını çalılar ve çalı tarzı ağaçlar kapatmış. Fotoğraflamak oldukça güç halde olmasına rağmen tehlikeli bir geçişle mezar tarafına geçip zor da olsa birkaç kare resim çekebildik.
%20Baba.jpg)
Şimdi bu dar alan araştırmasından şehrimizin geneline bakabiliriz. Şehrimizin tamamı, maalesef yıkık dökük vaziyette. Erzurum Kalesi’nin dört bir yanından kuş bakışı baktığınızda bu çirkin yapılaşma ve viranelik rahatlıkla görülebilir. Yöneticilerimizin iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalıştıklarına inanmak istiyorum. Ama bürokratik işleri hızlandırıp bir an önce bu kamulaştırmaların sonuçlanmasını ve olumlu yansımalarının ortaya çıkmasını bekliyoruz.
Onbeş yirmi yıl önce Erzurum’un yanında esamesi bile okunmayan Sivas, Maraş, Antep, Malatya… gibi şehirler, şimdi metropol olma yolunda ilerliyorlar. Adı büyükşehir olan Erzurum ise giderek harabeleşiyor ve çarpık yapılaşmanın kucağına itiliyor. Yeni iskan alanlarında bile şehre yakışmayan görüntüler bulmak mümkün. Eski yapıları yıkmak yerine onarıp veya onların aynılarını yapıp eski Erzurum’u korumak, yeni iskan alanlarını ise planlı ve programlı halde inşa etmek şehrimize güzellik katacaktır diye düşünüyorum.
Erzurum, her bakımdan giderek kan kaybediyor. Bir ticaret şehri olmaktan uzaklaşıyor. Yine umuyorum ki Erzurum, geçmişteki önemini yeniden kazanır ve kalkınır. Emsal şehirlere her bakımdan kavuşturulur…