Müşterek hedefleri, “Erdoğan gitsin de ne olacaksa olsun”du!

Haklarını yemeyelim…

Bugüne kadar düşe kalka da olsa bu istikamette ilerlediler, hatta yer yer mevzi de kazandılar.

Lakin fikri plandaki doku uyuşmazlığı, kerhen yürütülen bu ortaklığı bozma noktasına getirdi.

Evet…

CHP ve İYİ Parti’den söz ediyorum.

Sizler de son günlerdeki gelişmeleri yakından takip ediyorsunuz işte…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP hatta HDP üstünden gizlemediği PKK meftunluğu, günün sonunda “yol arkadaşıMeral Akşener’i, “…dur bakalım, o kadar da uzun boylu değil” deme noktasına getirdi.

Bana öyle geliyor ki bu “kerhen ortaklık” ilk seçimi görmeden dağılır.

İYİ Parti, Cumhur İttifakı’na mı katılır yoksa üçüncü bir ittifak mı kurulur bilemem, ama gördüğüm şu ki, hiçbir İY Partili artık CHP’nin bu zırvalarına daha fazla dayanamaz.

Yani “Erdoğan karşıtlığı” bile bir yere kadar…

İYİ Parti bir ara yakaladığı yükselişini usul usul kaybediyor.

Meral Hanım ve kurmay heyeti artık sırf “Tayyip gitsin de Türkiye de yıkılırsa yıkılsın” inancı ve anlayışıyla, kuyruğu olduğu CHP’nin kendisini büyük bir felakete sürüklediğini görmeye başladı.

Rahmetli Demirel, “Siyasette 24 saat çok büyük bir zamandır” derdi.

Galiba bir kez daha haklı çıkacak.

Millet İttifakı, yıldırım çarpmış ağaç gibi çatır çatır yıkılıyor.

Bunu herkes gibi Saadet Partisi’nin ak sakallısı Temel Bey de artık görüyor olmalı ki, arada bir sağ gösterip sol vuruyor.

Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetimi yalnızca teskere oylamasındaki tutumlarıyla değil, son yıllardaki tüm çıkışlarıyla bu ülkeye ve millete ne kadar el düştüklerini gösterdiler.

Daha dün, “15 Temmuz darbe girişimine karşı hep beraber mücadele ettik” derken, sanki de bilerek ve isteyerek toplum hafızasına hakaret ediyordu.

İstanbul ve Ankara belediye seçimi Kemal Bey de zafer şehveti oluşturduğu için çoğu zaman nerede ne diyeceğini bilmiyor ve nerede durması gerektiğini kestiremiyor.

Yahut da hepsini planlı ve maksatlı yapıyor.

Neyse…

İYİ Parti’ye ya da Meral Hanım’a dönecek olursak…

Benim yaptığım okuma şudur:

MHP ile müttefik ve yol arkadaşı olan AK Parti’nin başını çektiği bir ittifak, İYİ Parti’nin demir atacağı bir liman olmaz, en azından olsa bile çok zor.

Bu sebepledir ki İYİ Parti, CHP’yle ortaklığı bozsa da -ki, bu her an olabilecek gibi duruyor- Cumhur İttifakı’yla kolay kolay aynı safta hizalanmaz.

Yine bu sebepledir ki elan en müşkül durumda olan parti, İYİ Parti’dir.

Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık…

CHP’ye posta koyup “al mektuplarını, ver mektuplarımı” dese sanki de ahde vefasızlık etmiş olacak…

Haydi gel yeniden yola koyulup beraber yürüyelim” dese…

Kılıçdaroğlu ve yönetiminin bagajındaki HDP ve PKK yüküne katlanamaz…

Hakikaten Meral Hanım’ın işi bir hayli çetin…

Aklı ve vicdanı O’na tıpkı teskere oylamasında aldığı tutumu salıklıyor, öfkesi ve nefsi de ne pahasına olursa olsun “Tayyip düşmanlığı”nı…

Yine bu sebepledir ki, İYİ Parti bu tenakuzdan kurtulamadığı sürece kendisine doğru bir rota çizemez.

Birisi artık Meral Hanım’a şu soruyu sormalıdır:

MHP ile aynı safta olmak mı size zül gelir, yoksa HDP’ye (dolayısıyla PKK’ya) payanda olmuş CHP’yle mi?

Zerre kadar kuşkum yok…

Meral Hanım, günün sonunda eğrisini doğruya getirecektir.