Kazım Karabekir Belediye Başkanı selametlik Dursun Şahin ile şimdi Yakutiye Kaymakamlık binası olarak hizmet veren Belediye'nin üst kattaki yemekhanesinde yemeği yemiş, çayı bekliyorduk. Biz çaycı İbrahim'i beklerken, kapıdan içeri bir bayan, iki kişi girdi! Daha önce hiç görmediğim ikiliden bayan olanı, başkanın yanına yaklaşarak ''Doğu TV'den geldiğini'' söyledi ve çok ilginç bir istekte bulundu.
 
Büyük bir dikkatle isteğin ne olduğuna başkan kadar ben de merak sardım! Saçları dağınık, abartılı makyajlı bu bayan televizyoncu(!), DSİ ile ilgili bir haber olduğunu ama kameraları olmadığı için görüntü alamadıklarını söylüyor, başkandan belediyeye ait kamerayı ''iki saatliğine'' ödünç istiyordu! Sağolsunlar, şimdiki reisler gibi basına desteğini esirgemeyen Dursun Başkan da bana göre son derece şaşırtıcı gelen bu talebi son derece sakin bir şekilde karşıladı ve '' Veririz ama bu defa sağlam isteriz!'' dedi!!!
 
Daha önce de kendilerine kamera verdiklerini ama bozup getirdiklerini söyleyen Dursun Şahin, bayan TV'ciye 'basın bürosuna inmelerini ve ordaki görevlinin kendisini aramasını' istedi. Evet. Başkan, hem de o gün de uyduda yayın yapan bu televizyon kanalının bir haberlik görüntü isteğini ''ikilemeden'' kabul ediyordu ama bu kabulün kuyruğuna bir 'şart' da takıyordu!: Bozup getirmek yok!
''Şaşkınlaşan'' ben, ister istemez başkanın bu sakinliğini daha önce bu tür talepler almışlığına vermiştim. O kameranın akibeti ne oldu doğrusu çok merak da etmedim ama yıllar sonra yine uyduya çıkan DOĞU TV'nin bu defa o uyduda ne yapacağını fena halde merak eder oldum! İrfan Alyanak'tan sonra televizyon yönetimini devralan Avukat Ayhan Köseoğlu'nu, son zamanlarda ne görsem TV'yi ileriye götüreceğini söylüyor ve 'yenilenen yüzüyle!' bu defa ''taş gibi'' televizyon yayını ile geleceklerini belirtiyordu.
 
İstanbul'da da stüdyo açtıklarını Facebook sahifelerinde okuyunca, artık 'bir dost' sıfatıyla Ayhan beye bir iki şey söylemenin zamanı geldi diye düşündüm. Bizim zaten 'her işimiz' öyle! Üstüme vazife olmamasına rağmen yarın bizlere 'ekmek kapısı' da olması muhtemel bu tür yayın kuruluşları için ister istemez kendimizi bazen 'savcı' bazen de 'hakim'yerine koyuyoruz! İşte ''Laf olsun, torba dolsun'' tadında mektubumuz:
''Sevgili gardaşım. Hazır cevaplılık konusunda en az bir Faruk Terzioğlu kadar olduğunu bilirim. Zeki ve bir o kadar da 'cin'sin! Eş, dost'(!)un 'kıskançlık' payını da ilave ederek sevmeyeninin de bir hayli fazla olduğunu biliyor olmama rağmen, umarım seni benim sevdiğime kimse inanmasa da en azından sen inanıyorsun! Müteşebbis ruhunu ve televizyonculuk heyecanını nefes alışından bile hissediyorum. Cevval bir arkadaş olduğun kadar 'tez' bir tarafın da olduğu 'bi hakika'! Nedendir, çok anlamak da istemiyorum. 'Tali görev' haline getirdiğin o 'kılımlık' avukatlık mesleğindeki iniş çıkışların, inşallah medya dünyasında olmaz! Televizyon işine kafayı tam verdiğine inandığım için de şevkini kırma gibi bir düşünce içerisinde olmamaya özen göstererek cümlelerimi 'kılı kırk yaparak' kuruyorum! Ama doğrusu, aheste aheste 'yürüme' yerine, 'atlama'yı tercih edip mesafe katetmeni anlamıyorum! Uyduya çıkmak marifet değil, o uyduda kalmaktır 'ast' olan! Maksat muhabbetse eğer, 'subay' gazinosu yok sadece, 'ast'subay gazinosunda da keyif çatılır! Keşke önce bir 'yerel' olaydın, ondan sonra 'ulusal'a geçerdin! Ulusalı, 'İstanbul'da da televizyonu açtıklarında seyredilen bir televizyon kanalı' olarak sana kim anlatmışsa bence biraz eksik anlatmış. İhtiyacın olmadığını biliyorum. Sana akıldan çok para veren lazım! Ama ben gene de söyleyeyim. BugünAydın Doğan'ı Aydın Doğan yapan Gümüşhane'den eski kamyoncu arkadaşları değil! O söz nasıldı bilmiyorum ama bağışla, ben şöyle düşünüyorum. 'Uyduya çıkmak bir ayıpsa, inmek iki ayıptır!' Çıktınsa inmeyeceksin. Bak, İrfan Alyanak'uydu'rmaya çalıştı ama gördün, 'uy'madı! Ne diyim. Umarım bir yolunu bulur sen bu işi bir kılıfına 'uydu'rursun!  Bir basın emekçisi olarak bana iki, üç defa Haber Müdürlüğü için teklifte bulunmuş, bu nezaketi göstermiş, vefakar bir arkadaşsın da. Senin teklifini kabul etmezken, inan ki bu 'hayır' sana değildi. 'Uydu'm akıllılar ile yola çıkaran ve haber için belediyeden ödünç kamera isteyen ve isteten zihniyeteydi 'hayır'ım! O günleri de yaşayan bu televizyonu umarım, bir yerlere getirirsin ve hep o çıktığın yerde kalırsın! Gördüğün gibi benim bu yazımda 'keşke'lerim çok oldu. Umarım senin 'keşke'lerle hiç işin olmaz! Belli olmaz, bakarsın 'uydu, uydu'! İnşallah 'uydu'ysa bu sadece sana değil Erzurum'a da mübarek olsun. Yolun açık olsun. Sağ git, selamet gel! Hoşçakal. İmza: Bir dost''