Sabah yürüyüşleri bazen kolay bazen zor oluyor. Nedeni istediğiniz zaman yol olmadığından yürüyemiyorsunuz. Ancak yinede sizlerle bugün bunu paylaşmak istedim.
İmam Hatip Lisesinin önünden yürümeye başladığımda 1973 yılında yapılan Ermeni mezalimi anıtı çıktı. Gök yüzüne uzanan ve Aziziye, Mecidiye Hamidiye tabyalarını sembolize eden sütunların önünde Dadaşların yalın kılıç düşmana hücumlarını gösteren anıt yapılmış, 12 Şubattan 12 Marta kadar geçen sürede şehrin muhtelif yerlerinde şehit edilen 13 binden fazla Müslüman Türkün acılarını hafızalara aktarılmıştı.
Yürüyüşüme devam ederken Subay Ordu Evinin önünden geçerek Yarımca Yolu mezarlığını geride bırakmış tarihi İstanbul kapıya varmıştım. Burası batıdan gelenlerin giriş, batıya gideceklerin çıkış kapısıydı. Kesme taştan yapılmış yaklaşık 150 yıllık kapı restore edilmiş yıkıntılar ortadan kaldırılmış güzel bir görünüm almıştı.
3 Temmuz 1919 yılının zor günlerinde Mustafa Kemal ve arkadaşları Erzurumluların saygılı bekleyişinden sonra bu kapıdan girişine tanıklık etmekteydiler. Bunun öncesinde 12 Mart 1918 günü şehre giren müfrezenin başında bulunan Ahmet Somunoğlu şehrin yıkıntılarını görünce dizlerinin bağı kesilmiş yere çömelmiş dakikalarca ayağa kalkamamış Cami-i Kebir mahallesindeki akrabalarını ve faciayı yaşamış hemşerilerini düşünmüş, gözlerinden yaşlar boşalmıştı.
Buradan yürümeye devam ederek Kuşkay binasının arkasından demir yolu boyunca yürüyerek cephaneliklerin olduğu yere gelmiş, bakımsız bir yapıyı görmüş Kavak kapıya doğru yürümeye başlamıştım. Toprak Mahsulleri Ofisine ait silolardan kenarından geçerek tarihi Kavak kapıya gelmiştim. Moskova'dan, Artvin'den, Tortum'dan gelen yolcuların giriş yaptığı bu kapı ne yazık ki bakımsızlıktan taşları dökülmüş etrafı düzensiz binalarla dolmuş tarihsel yalnızlığı yaşıyordu. Burada 1970'lerde Erzurumluların çok sevdiği Çöplük doktoru diye anılan Dr. Celal'in yaptırdığı ama açmaya muvaffak olamadığı özel hastane binası kapının girişte sol tarafındaydı.
Cumhuriyet Lisesine doğru yol alırken bir zamanların cirit sahasına gelmiş 40 yıl öncesinde toprak tabyanın tepesinde oturup cirit müsabakalarını seyredip davul zurna eşliğinde tutulan barları seyretiğim aklıma gelmişti. Dadaşlar tey, tey derken davulun sesi uzaklardan duyuluyordu.
Bugün yerinde Sağlık Meslek lisesi ve Cumhuriyet lisesi bulunana mekanların arasından Top dağına doğru yönelmiş Halit Paşa Mahallesinin tenhalaşmış yollarından geçerek "Süt Nişan Tabyasına" ulaşmıştım.
Burası bir zamanlar Erzurumlu kadınların mesire yeri ve Süt Nişan Babanın kabri de hastalara şifa aranan bir mekan olmuştu. 1918 yılında ve Öncesinde Rus savaşlarında şehit olan dadaşların mezarları ne yazık ki gecekondulaşma sonucu yok edilmiş ve üzerlerine toprak damlı evler yapılmıştı. Sadece Süt Nişan Baba mezarı duruyordu.
Buradan yürüyerek Mecidiye tabyasına ulaşmış şehri Top dağından seyretmiş o yıllarda kahramanlık ve fedakarlık yapan dedelerimizin aziz ruhlarına Fatihalar göndermiştim.
Buradan yeni yapılan yolu takip ederek tepeden askeriyenin içinde kalan toprak tabyaları görmüş Yürüyerek E 24 karayoluna çıkmıştım. Aslında bu yol açılmadan önce Toprak tabyalar batıya doğru uzanarak Küçük kiremitlik tabyalarına kadar uzanıyordu.
Derken yolumuz Kars Kapı şehitliğine gelmiş uzaktan tarihi Kars Kapısını seyretmiş şehitlikte yatan şehitlerimizin başında Fatiha okurken Fosfor Mustafa Paşa,, Tiflis'te Ermeniler tarafından şehit edilen Cemal Paşa, Ordu komutanlarından Hafız Hakkı Paşa'nın kabirleri başında soluklanmış, yüz yıl önce bu coğrafyada yaşanan acıları hatırlamış, gözlerimden boşalan yaşlar toprağa düşmüştü.
Yol güzergahında hala varlıklarını devam ettiren topçu kulelerini fotoğraflamış asfaltı takip ederek Durak Sakarya köprüsüne varmıştım. Derken Köşk mahallesinin güneyinden eski Aziziye hastanesinin güneyinden geçerek Küçük Kiremitlik tabyasına çıkıp şehri seyretmiş, yok olan tabyayı acı içinde görüp yeni yapılan Müftülük binasının yanından geçerek tarihi Harput kapısına ulaşmıştım.
Harput kapısı Diyarbakır tarafından gelen yolculara kapılarını asırlarca açmış, sonrasında yıkılmış toprak altında kalmıştı. Neyse ki bir bölümü su yüzüne çıkarılmış, koruma altına alınmıştı. Artık İmam hatip lisesinin bahçeleri görünmüştü. Yolum burada bitiyordu bitmesine ama bir bilgiyi de sizlerle paylaşma vakti gelmişti.
Hani bir zamanlar Erzurum Doğunun Paris'i unvanıyla anılırken bu deyimin gerçeğini de satırlarımın içinde bulmuş olmanızdı. Paris'i savunan Fransızlar Paris etrafına anlatmaya çalıştığım tabyaların bir benzerini yapmışlardı. İşte bu benzerlik Erzurum'a Doğunun Paris'i unvanı almasını sağlamıştı.
Böylece kilometrelerce yol yürümüş, "Devre-i Muttasıllayı" dolaşmış gerçek şehir sınırlarında tarihsel bir yolculuğa çıkmıştım.