Bartın Valisi'yken, Erzurum'a atanan Sayın Seyfettin Azizoğlu, geçtiğimiz pazartesi günü işbaşı yapmıştı.
***
Kendisine "şimdilik" bu sütunlardan "hoşgeldiniz" diyorum.
***
İlk fırsatta ziyaretine gidecek, ortak dostlarımızın selamını da ileteceğim.
***
Herhangi bir işim, bir sosyal kuruluşta görevim yok.
***
Öylesine, sıradan bir insanım.
***
Ancak, benim sıradanlığım, anladığım kadarıyla Vali Bey'I ziyarete engel değil!
***
Zira Sayın Vali'nin kapısı ardına kadar açıkmış.
***
Öyle yazmıştı gazeteler.
Onların yalancısıyım!
***
Yani ne randevuya gerek varmış, ne aracıya.
Hepsinden önemlisi, "kapı önündeki sekreterya duvarını nasıl aşarım" endişesi de yokmuş!
***
Gidiyormuşsunuz Vilayet'e, çıkıyormuşsunuz makama, içeri girip, selam verip, "hoşgeldiniz" diyormuşsunuz Vali Bey'e.
***
Bu kadar kolay ve ne de güzel.
***
Şehrin en büyük mülki amiri ile doğrudan, bire bir temas ve belki o ara dertleri, sıkıntıları da anlatma imkanı.
***
Böyle bir uygulamaya şapka çıkartılmaz mı?
***
Çoğu bürokrat veya belediye başkanının "ulaşılmaz" görüntüsü verdiği, kapalı kapıların ardına gizlendiği, gelen çoğu insana, "beyefendi / hanımefendi toplantıda" dedirterek yalan söylettiği günümüz dünyasında, makam odasının kapısını ardına kadar dayayan bir vali!
***
E ben şunca yıllık gazetecilik hayatımda, görmemiştim böylesini.
***
Bu şehrin iyisi-kötüsüyle dününe ve bugününe tanıklık etmiş ve çoğu zaman da umutlarını kaybetmenin eşiğine kadar gelmiş birisi olarak, son bir haftada atılan adımlardan hayli etkilendiğimi söylemeliyim.
***
Dedim ya, Sayın Vali'yi ziyarete henüz gitmedim, giden birisinden de yolu, yordamı öğrenmedim.
***
Sadece tahminlerimi paylaşıyorum sizlerle.
***
Daha bir hafta oldu Vali bey Erzurum'a geleli.
Ayağının tozu duruyor.
***
Ama ilk ilçe ziyareti Tekman'a yapıldı bile.
***
Bu ziyaretler anlamlı.
***
Erzurum'un kırsalında, her türlü sıkıntıya göğüs geren ve belki terör tehlikesine karşı dik duran insanlara, yalnız olmadıklarını hissettirmek ve aynı zamanda devletadamı olarak, "biz buradayız, yanınızdayız" mesajı vermek...
***
İnanıyorum ki, silahlı mücadeleden çok daha etkin bir yöntemdir bu.
***
Erzurum, zor bir şehir.
***
Bunu, bizden daha iyi bildiğinize eminim.
***
Sadece şu kadarını söylemek istiyorum:
Biz kalkınmak, önümüzdeki engelleri aşmak, sorun ve sıkıntılarımızı defetmek, dolayısıyla insanca bir hayat sürmek istiyoruz efendim.
***
Elinizde sihirli değeneğiniz yok, bunun herkes gibi ben de farkındayım.
***
Aslında değeneğin sihirlisine ihtiyaç da yok efendim.
***
Bu sözümden, "elinizden değeneğiniz eksik olmasın" anlamı sakın çıkmasın.
***
Sadece şunu söylemeliyim ki, çok laçkalaşmış, küçük dağları ben yarattım edasında bir bürokrası yapısı var Erzurum'un.
***
Liyakatten ziyade, siyasi eğilimlerle işbaşına gelen çoğu bürokratın iş yapmadığı, çalışmadığı, üretmediği bir şehir burası.
***
Kurumların önemli kısmında vekil yöneticiler işbaşında!
***
Yüz kişiden 5'i ter döküyor, geri kalan 95'i "ıh" diyor.
***
Köşebaşları tutulmuş...
Çoğu STK'sı işgal altında olan, akordu bozuk bir şehirden kulağa hoş gelen namelerin yükselmesini beklemek!..
***
Sanırım saflık olur ve biz o saflığı nedense hep gösteriyoruz!
***
Bir sözümüz var bizim, duymuşsunuzdur belki!
Erzurum şivesiyle yazmaya çalışayım:
"Oğlan yiyir oyuna, çoban yiyir goyuna (koyun) gidir!"
Ne bir eksik, ne bir fazla aynen böyleyiz efendim.
***
Niyetim felaket tellallığı yapmak değil!
***
Ama, üç yıl önce de böyle bir yazı yazmış, Vali Bey'e "hoşgeldiniz" derken, "Bu şehrin bir kültür merkezine acil ihtiyacı var" hatırlatması yapmış, dolayısıyla hayretle karşılanmıştım.
***
Aradan çokça zaman geçti.
Sadece şu kadarını söyleyeyim:
Bu şehrin kültür merkezi halâ yok!
Yetmezmiş gibi, tiyatro salonu da yandı efendim.