Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan kararnameyle Erzurum Valisi olarak görevlendirilen Seyfettin Azizoğlu ile ilk defa dün öğretmenevinde gazeteciler olarak doğrudan biraraya geldik.
***
Malum, her 24 Temmuz, Türk Basını’nda sansürün kaldırılışının dönüm günüdür.
***
Dün de , Gazeteciler ve Basın Bayramı’mızın 108. yıldönümüydü
***
Vali Bey, böylesine anlamlı günümüzü kaçırtmamış ve bizleri kahvaltı sofrasının etrafında buluşturmuştu.
***
Göreve başladıktan sonra, fırsat bulup da Vali Bey’e nezaket ziyaretine bi türlü gidememiştim.
***
Ha bugün, ha yarın derken darbe oldu!
***
Ya da darbeye teşebbüs edildi.
***
Şayet adımlarımızı önceki günlerde çabucak atabilseydik, Erzurum Valisi’ni ziyaret etmiş olacaktık.
***
Şimdi ise, şehrin “Olağanüstü Hal Valisi” ile birlikteydik.
***
Doğrusunu söylemek gerekirse, dikkatli şekilde takip ettiğim sayın Vali’de, olağanüstü bir farklılık görmedim.
***
Ülke olarak, millet olarak çok sıkıntılı ve çok hararetli günler geçirmiştik, geçirmeye de devam ediyorduk.
***
Herkesin çok zor saatleri ardı ardına yaşadığı şu 8-10 günlük süreçte, sinirler doğal olarak gerilebilirdi, gerilmiştir de.
***
Gelin görün ki, “babacan tavırlı ve sevecen” bir vali vardı karşımızda, üstelik “OHAL” valisiydi ve o valide stresten, gerilimden eser yoktu.
***
En azından ben öyle gördüm.
***
Mütebessim bir yüz ifadesiyle 15 Temmuz akşamından itibaren Erzurum’da yaşanılanları anlatan Vali Bey’in, biz gazeteciler aracılığı ile halka gönderdiği mesajlar çok hoştu.
***
Güven veriyor, insanları rahatlatmaya çalışıyordu Seyfettin Azizoğlu.
***
“Yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı” veciz sözüyle darbecileri “ti”ye alan Vali Bey’in, “asıl şimdi meşru düzene döndük” sözü, altı kalın çizgiyle çizilecek nitelikteydi.
***
“Eşine az rastlanır bir halk hareketiyle darbe bastırıldı” diyen Vali Azizoğlu’nun göğsünü, darbecilere karşı ilk adımı atan Erzurum Halkı fazlasıyla kabartmıştı.
***
En azından Erzurum’da kimsenin burnunun bile kanamaması, işin sevindiren bir başka yönüydü.
***
Toplantıda Emniyet Müdürü Kamil Karabörk’ün, Genelkurmay’dan kendisini telefonla arayan ve “Türk Silahlı Kuvvetleri olarak yönetime el koyduk. Hemen emrimize girin” diyen FETÖ’cü bir subaya verdiği cevap da dikkatleri fazlasıyla çekti.
***
Telefonun öte ucundaki haine, “Sizin gibi köpeklerin emrine girmem. Yüreğiniz yetiyorsa gelin beni teslim alın, bakın ki, alnınızın ortasına kurşunu nasıl yiyeceksiniz!” cevabı veren Emniyet Müdürü Karabörk’ün, “O akşam darbecilere karşı sokağa fırlayanlar arasında pijamalı birisi de vardı. İyi baktığımda, pijamalı vatandaşın Gazeteci Mehmet Şener olduğunu anladım” sözü, salonda gülüşmelere yolaçtı.
***
Vatanını, milletini, devletini seven her insanı hayli tedirgin eden Fetullah Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin yaşattığı stres ve sıkıntılı günler giderek gerilerde kalıyor, kalmalı ve bir an önce ülke normal hayata dönmeli.
***
Bir daha kimsenin kolay kolay başvurmaya cesaret bile edemeyeceği böylesine alçakca yöntemler, ülkede demokrasiyi tüm kurum ve kuralları ile yeniden tesis etmemiz gerektiğini sanırım hepimize öğretmiştir.
***
İktidarı ve muhalefeti ile tüm siyasileri, bilim insanlarını, bürokratları, askerleri, sivil toplum kuruluşlarını ve halkı “tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek devlet” ülküsü etrafında biraraya getiren bu acı, ihanet kokan olaylar, bizim ne pahasına olursa olsun kenetlenmemiz gerektiğini orta yere tüm çıplaklığı ile koymuştur.
***
Halkın verdiği bu önemli mesajın her kesimden insan tarafından iyi algılanması ve okunması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
***
Bunun için yoksullukla, geri kalmışlıkla, işsizlikle, cehaletle mücadeleye, en az terörle mücadele kadar önem verilmelidir.
***
Aksi taktirde halkı kandıracak, iyiniyeti istismar edecek yeni Fetullahlar’ın türemesi kaçınılmaz olacaktır.