Erzurum’un içme suyu ihtiyacını çok büyük oranda karşılayan Palandöken Barajı’nın geçmişte ödenmeyen borcunu da Sekmen ödüyor…

Her ne kadar buna siyaset ve hukuk dilende “devlette devamlılık esastır” denilse de, Başkan Sekmen, kendisinden öncekilerin niye aynı anlayışta olmadıklarını sorgulamadı.

Erzurum içme suyu ihtiyacının yüzde yetmişini ovada açılan su kuyularından yüzde otuzunu da Palandöken’den akan tabi derelerden karşılıyordu.

Şehir büyüdükçe, nüfus artıkça artık görüldü ki mevcut kaynaklar şehrin su ihtiyacını karşılamaktan çok uzak…

Yapılacak şey belliydi, Erzurum’a en yakın su kaynakları bulunup, o kaynaklar üzerine barajlar kurulup ve o barajlarda biriken suyu boru hatlarıyla şehre getirmekti…

İşte bu plan doğrultusunda Devlet Su İşleri 8. Bölge Müdürlüğü (DSİ) 1995 yılında Palandöken Barajı’nın temelini attı.

Amaç, yakın gelecekte ve orta planda Erzurum’un içme suyunu ihtiyacını karşılamaktı.

Palandöken Barajı, 2005 yılında su tutmaya başladı, 2008 yılında da tutulan o su kanal ve borular vasıtasıyla şehir merkezine ulaştırıldı.

Bu süreçte üç isim Erzurum’da büyükşehir belediye başkanı oldu:

Ersan Gemalmaz (Refah Partisi), Mahmut Uykusuz (MHP) ve Ahmet Küçükler (AK Parti)

Projenin de inşaatın da sahibi elbette ki DSİ idi…

Lakin DSİ yaptığı tüm harcamaları Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nden tahsil edecekti.

Peki tahsil edebildi mi?

Hayır…

O günkü büyükşehir belediye yönetimleri şu ya da bu gerekçeyle her ay DSİ’ye düzenli olarak yapmaları gereken ödemeyi yapamadılar; borç biriktikçe birikti…

Hani bazı çevreler iki de bir sorup duruyor ya, “Mehmet Sekmen bu şehre ne yaptı” diye…

Sekmen’in bu şehre neler yaptığı ortada, saymaya kalksak en az Palandöken Barajı kadar yol olur…

Bu bahsi diğer…

İşte o Mehmet Sekmen, “Nasılsa benden önce ödenmemiş ben de ödemiyorum” demek yerine, oturup DSİ ile anlaştı ve aylık on milyon lira taksitle belediyenin DSİ’ye olan borcunu senelerdir ödüyor.

Başka bir ifadeyle, bugün musluklarımızdan içtiğimiz ve her türlü ihtiyacımız için bolca kullandığımız bu mübarek suyun bedelini Sekmen yönetimindeki büyükşehir belediyesi ödüyor.

Efendim devlette devamlılık esastır” düsturu var…

El hak öyle…

Ve fakat insanlığın ve devletlerin yegane dayandığı yer de adalettir, adil olmaktır…

Birileri yıllar yılı “…biz bu şehri temiz içme suyuna kavuşturduk” deyip övünürken ve de üstelik bu övünmeye karşılık tek kuruş fatura ödemezken…

Başkan Sekmen bu meseleyi tek bir gün dahi mevzubahis etmeden, kendinden önceki kallavi borcu ödüyor.

Bu, takdire şayan bir durum değil midir?