Bir hoca düşünün, müfredatın dışına çıkıyor, zoru kolaya çeviriyor. Öğrencileri onun dersini dört gözle bekliyor. Sıkmıyor, sıktırmıyor. Eczacı adayı öğrencilerini şiir biliyorlar mı diye imtihan ediyor, bir gün tabyalara, bir gün bir eczaneye götürüyor, hem teorik hem de pratik ders anlatıyor.. Öğrenciler bir gün Yanıkdere şehitliğindeyken bir gün kendilerini bir ecza deposunda buluyorlar. Herhangi bir müzik enstrümanı kullanmaya heveslendiriliyor, ders kitapları dışında farklı kitaplar okumaya teşvik ediliyorlar. Bütün bunları, Atatürk Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde derslere giren eczacı Erdal Güzel yapıyor.. Ve bütün bunları fahri olarak yapıyor, fakülteye külfeti yok. Erdal Güzel farkındalık ortaya koyuyor ve iyi de yapıyor. Çünkü Erdal Güzel, bir eczacının da çevreye karşı duyarlı olması, tarih bilincine sahip olması ve hayatın bütün alanında yer alması gerektiğine inanıyor. Hem de ısrarla..

Bu durumda zaten körün istediği bir göz, Allah vermiş iki göz hesabı, gidişattan sadece Güzel değil, onun talebeleri de memnun. Çünkü öğrenciler, sadece teorik bilgiye sahip olmuyorlar, pratiğe de kavuşuyorlar. Bazen çekilmez olan dersleri eğlenceye dönüşüyor. Adeta alan memnun, satan memnun! Bundan iyisi şamda kayısı! Aynı zamanda ERVAK’ın da başkanı olan Erdal Güzel, ‘’Gördüğüm kadarıyla çoğu öğrenci günün teknolojisiyle kendini avutuyor, dışa kapalı. Bilgiye çabuk ulaştığı için çevreye duyarsız kalmışlar. Hayatın mezun olduklarında 30 metrekarelik bir dükkan alanından ibaret olmadığını gösteriyorum ve iyi de ediyorum’’ diyor.. Doğru yoldasın Erdal hocam.. Bam bam bam! Böyle iyi, devam..

--

TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Bir insanı yalan söyleyerek kazanmak yerine doğru söyleyerek kaybetmeyi tercih ederim (Hakan Mengüç)