Dün akşam başlayan kar yağışı aralıksız devam etti. Erzurum kendini hatırlatan kimliğine bürünürken, içimizi garip bir sevinç kapladı.

Sabah evden çıktığımda ilk işim arabayı ısıtıp, üzerini kaplayan kar’ı temizlemek oldu. İşin zor tarafı camları kazımaktı. Neyse uzun bir uğraştan sonra aracımı temizledim ve birkaç manevradan sonra yerinden çıkartabildim. Aynı şehri paylaştığım kargalar, güvercinler, serçeler sanki gözümün içine bakıyorlardı. Getirdiğim ekmek parçalarını temizlediğim yere koyup yola koyuldum. SGK binasından İsmet Paşa Caddesi’ne giderken aşağıdan gelen araçların büyük bir kısmı patinaja düşmüş rampayı çıkamıyorlardı. Yayalar nereden yürüyeceklerini şaşırmışlardı. Çatılardaki buzlar ve kaygan yerler insanlar için büyük risk oluşturuyordu.

Kasabın önünde nasibini bekleyen kedi, yağan kar altında sabırla bekliyordu. Aç köpekler karınlarını doyurmak için çöp konteyneri etrafında çaresiz dolaşıyorlardı. Trafikte araç sayısı bir hayli azdı. Belli ki vatandaşın çoğu aracını çıkaramamıştı.

Önümde, belediyenin kar taşıyan kamyonunu görünce Allah’a revamı “ Alanya Belediyesi çiçekleri sularken, bizim belediyeler kar taşıyor” diye aklımdan geçirdim.

Gelecek doğalgaz faturaları ve yakıt giderleri evleri değil cepleri ısıtacak dedim.

Bu havalarda cenazesi olup mezarlığa gidenleri hayalimden geçirdim. Bereket, Büyükşehir Belediyesi, yaz’ın hazırlık olsun diye toptan mezar açıyor da işler biraz hafifliyor diyerek rahatladım.

Bu kadar meşakkate rağmen yine de Erzurum, kar’sız, soğuksuz olmaz diyerek teselli buldum.

Yetmiş yıla yakın her yıl gördüğüm bu manzara karşısında rahmetli anamın “Oğul burası dev memleketidir. Eskiden burada devler yaşarmış” sözü kulağımda çınladı.

TUİK verilerine göre bu yılda nüfusumuz azalmış.

Yaşadığımız sıkıntıları görünce gidenlere hak verip, devletin bu zorluklarda yaşayan Erzurum, Kars, Ağrı, Bayburt, Ardahan, Bingöl gibi şehirlere neden pozitif bir ayrımcılık yapmadığını anlamaya çalıştım.