Kopuk yol uçlarında, ararken izlerimi
Orda buldum yaşlarla, bilenen gözlerimi
Hayatın törpüsüyle, inceldi bakışlarım
Kör bir yürek sesinde. bütün yakarışlarım
Yazdıkça satır satır, kalemim kasılıyor
Ne zaman canım yansa, gölgeme basılıyor
İçimdeki deliyi, özgür bıraktım artık
Zamandan bir kayıkla, boşluğa aktım artık
Buzdan yanan ateşin, üstünde pişiyorum
Tükendikçe tahammül, ben can çekişiyorum
İzanım bedenime, hep kayıtsız kalmakta
Uykuyu haram edip, gözümden öç almakta
Bitimsizdi geceler, nafile şafak attı
Siyah bir el dokunup, penceremi kapattı
Yolların karanlığı, denizden de derindi
Yaşlar bir merdivenle, gözümden yere indi
Zamanın saatinde, tik-tak lar yoruluyor
Güneşi tadan dilim, acıdan buruluyor
Sükûtu yumak yumak, işledikçe ömrüme
Sarhoş olmuş rüyalar, giriyorlar emrime
Kapatıyorum ben de, çeşm-i min çeşmesini
İzliyorum buluttan, yağmurun düşmesini
Rüzgârın değmesiyle, dökülen her yaprakta
Ayak altında kalan, sonbahar ağlamakta
Cama vuran karlardan, sanki ödüm patlıyor
Erirken damla damla, yüreğim rahatlıyor
Sorguda ki benliğim, olmuş idama mahkum
Çile çile yanıyor, başucumda duran mum
Ben bu hayat yükünün, yorulmayan hamalı
Yırtık gözbebeklerim, ezalarla yamalı
Militan hislerime, zincir vurdum elimle
Her an burun buruna, yaşıyorum ölümle
Yaşam denen pınardan, içtikçe susuyorum
Yuttuğum her cümleyi, harflerle kusuyorum
Kainat musikisi, ediyorken esiri
Bir tablo ki ruhum da, bulunmuyor tefsiri
Hicranın ateşinde, yanarak sana geldim
Sırısıklam kalbimle, yunarak sana geldim
İçimde ki yangın da, aşkla ıslanıyorum
Nefsimin kıskacında, böyle uslanıyorum
Meltem Çiloğlu
München 27.02.2011