Hava soğuktu…
Ne falan sanatçı, ne filan popüler isim, ne medyatik figüranlar…
Son yıllarda; gönle ve vefaya hitap eden hiçbir program böylesine kalabalık olmamıştı. En son geçen sene ŞEHİRDER’in yine Erzurum Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı “Necip Fazıl Kırakürek” programında salonun tastamam dolduğuna şahit olmuştum.
 
İğne atsanız yere düşmezdi. Salondaki koridorlar, koltuk araları ve en nihayetinde protokol koltuklarının önü ve çevresi de dadaşlarla şereflenmişti. Üstelik program Kardelen TV’den canlı yayımlanıyordu. Ama yürüme engelliden görme engelliye, köylüsünden şehirlisine, yediden yetmişe kadın erkek halkın bizzat kendisi salondaydı, evde televizyondan izlemeyi tercih etmemişlerdi.
 
Salondaki kalabalık muhteşemdi. Yürekleri, dünyaları, ruhları… İşte o kalabalıktır Anadolu insanı. Bir kez daha anladım ki özlemini çektiğimiz insan kaynağımız henüz tükenmemiş. Eski mahalleler yok olunca, komşular komşularında olunca, birbirimizi kaybedince “yok olduk” sanıyorduk. Ama varmışız, var. Salonda olaydınız sizin de gözünüz ve gönlünüz nemlenirdi, şenlenirdi.
 
Erzurum’un gönül gözü Âşık Yaşar Reyhanî’nin yâd edildiği program tam dört saat sürdü… Program boyunca salon yukarıda anlattığım gibiydi.
 
Âşıkların ve Yaşar Reyhanî’nin Erzurum insanının hayatında ne denli öneme sahip olduğuna şahitlik ettik programda. Reyhanî köylünün de şehirlinin de, gurbettekilerin de Alamancıların da iç konuşmalarını dökmüştü dizelere… Büyük Usta, onların yürek çarpıntılarını, söylendikleri ama bir türlü söylemediklerini, isyanlarını, suskunluklarını cesur ve meydan okuyan bir dille, güçlü şiir diliyle aşikâr eylemişti.
 
Avrupa’ya çalışmaya giden işçilerimiz âşıklar dinleyerek kendilerini muhafaza eylemişlerdi. Reyhanî, Anadolu kültürünü eski çağların alperenleri gibi gurbet gurbet dolaşarak taşımış, gönüllere serpiştirmişti. Onun şiirleri anne sevgisini, bayrak sevgisini, vatan sevgisini, sıla sevgisini, hepsinden evla olanı Allah sevgisini hece hece işlemişti.
 
Ve bir kez daha anladık ki, âşıkların gırtlak ve seslerinin her rengi Anadolu insanının ninnisi, türküsü, ruhunun derinlerine sinmiş ezgisidir. Bu ses, insanımızın duruşudur, var oluş destanıdır, modern çağın kirli hayatlarına karşı direnişidir.
 
Âşık Poyrazoğlu’nun dediği gibi “Âşık ölür gider, sözü çürümez!”  Çürümediğine dün gece şahit olduk!
Çürümeyen; insanımızın ferasetidir, kültürüdür, sözüdür.
 
Gecede birbirinden değerli 16 âşık önce birer Reyhanî türküsü söyledi, ardından atışma yaptı. Şiir de vardı gecede. Sivaslı âşık Recep Ateş’in okuduğu “Dadaşlar” ve “Erzurum” başlıklı şiirleri salonu mest eyledi. Program sonunda Âşık Cemal Divanî’nin okuduğu “Erzurum Dağları da Kar ile Boran” türküsü salondaki hüznü zirveye taşıdı. Reyhanî’nin oğlu Ozan Reyhanî’nin babası için söylediği türkü salonu duygulandırdı. Ozan Reyhanî’nin babası adına yapılan gecede ne kadar mütevazı olduğunu bir kez daha gördük.
 
Son çıkan ozanlardan biri atışma sırasında sırf kafiye olsun diye, milleti hâkir gören bir mısra söyledi; lâkin Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sayın Eyüp Tavlaşoğlu program finalinde sahnede âşığın kırdığı potu telafi edecek güzel bir konuşma yaptı.
 
Erzurum Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı’nı ne kadar tebrik etsek az. Geçen hafta Vedat Aydın Kütüphanesi açılışındaki kalabalık bir kütüphane açılışı değil de Sayın Mehmet Sekmen’in de ifade ettiği gibi bir miting havasındaydı. Âşık Yaşar Reyhanî programı da öyle…  Başta Kültür Daire Başkanı Mehmet Emin Öz olmak üzere, çalışkan ve üretken dairenin Kültür Müdürü Mustafa Keleş’i bilhassa kutluyorum. Sayın Keleş, her programda tüm samimiyetle işin en küçük detayıyla sonuna kadar ilgileniyor. Bende bu izlenimi bıraktı. Tabiatıyla çalışınca ortaya güzel ve anlamlı sonuçlar çıkıyor.
 
Âşıklık geleneğini ilçelerde okullarda ve halka açık yerlerde yaşatan, Erzurum’da Temelli Kıraathanesi’nde bu geleneği sürdüren Erzurum Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyoruz. Demek ki aynı anda hem alt yapı hem üst yapı hem kültürel çalışmalar yapılabiliyormuş.
 
Bir tespitimi de paylaşmasam huzursuz olurum. Eski yazılarıma bakınca benzer tespiti geçen sene Âşıklar Şenliği’nde de yapmışım, Büyükşehir Belediyemizin yaptığı başka organizasyonlarda da. Şöyle ki:
Bazı Erzurumlular var, Erzurumlulukta mangalda kül bırakmayan...
Yıllarca ihmal edilen HAFIZ FARUK KALELİ'ye vefa programı olur. Salonda göremezsiniz.
Dillerine pelesenk ettikleri AŞIK YAŞAR REYHANİ'yi anma programı olur. Salonda göremezsiniz.
Bunların salonlara gelmesi için selametlik Muammer Cindilli ağabeyinin dediği gibi:
"Oldukları ortamda ya kendileri konuşulmalı ya kendileri konuşmalıdır."
Tek dertleri "esas oğlan" olmaktır. Yani Erzurum'u kendi kartvizitleri için kullanırlar. Kendilerinin hiçbir dahli olmayan etkinliklerde rol çalmaya çalışırlar. Başaramayınca gelmezler! Egoları çok yüksektir.  Geriye doğru lütfen etkinliklere bir de bu gözle bakın.
Erzurum'u çözeceksiniz.
 
Büyük Usta’nın yâd edildiği programda gördük ki hem Erzurum’un hem halk kültür ve irfanının en önemli temsilcilerinden merhum Reyhanî’nin aşığı çoktur. Âşıklar var oldukça atmaya devam edecektir Anadolu’nun kadim yüreği.
 
Asırlardır ilâhi aşkı yüreklerimize fısıldayan, haykıran ve bugün ebediyete intikal etmiş tüm âşıklarımıza, hassaten büyük usta Âşık Yaşar Reyhanî’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Her biri inşallah cennette de gür sesleriyle şakırlar.