Ülkemizde trajik bir durumda olan trafik, konulan yasaklara ve alınan tüm önlemlere rağmen daha da kötü bir hal alıyor. Yeni yılda yeni ve zamlı cezaların yola çıktığını haberlerden öğreniyoruz. Yeni ve bölünmüş yollar yapılıyor. Sürücü kurslarıyla ilgili yeni bazı tedbir ve kurallar getiriliyor. Ehliyetlerle ilgili bazı düzenlemeler yapılacağı söyleniyor. Bütün bunlar, kazaları önlemek ve sağlıklı bir şehir içi ve şehirlerarası trafik akışı sağlamak için gereken önlemler. Ancak tüm bunlara rağmen trafikte trajikomik durumlar yaşanmaya devam ediyor.
Daha birkaç gün önceki haberlerde bir minibüsün, İstanbul Güngören’de hızla girdiği virajı alamayarak korkulukları da devirmek suretiyle köprüden uçup aşağı düştüğünü, bölgedeki kameraların kaydettiği görüntülerden TV haberlerinde seyrettik. İki kişinin ölüp çok sayıda kişinin yaralandığı bu kaza hepimizin kanını dondurdu. İşte tam da trajikomik trafik dediğim bu. Yola verilen eğim, araçların dönüşlerde sıkıntı çekmelerine neden oluyormuş ve orada birçok sıkıntı yaşanmış. Nihayet yol, dün ölümlü bir kazaya sebebiyet verdi. Belki bundan sonra düzeltilebilir.
Peki bütün kabahat yolda mı? Yani Nasreddin Hoca’nın deyimiyle “hırsızın hiç mi suçu yok?” Bir başka ifadeyle trafikte seyreden araçların sürücülerinin, yayaların, trafik kurallarının, daracık caddelerin veya bu caddeleri hem park alanı, hem de araç trafiğine açık tutanların hiç mi suçu yok?
Biz kendi şehrimize bakalım. Erzurum’daki trafiğin durumu trafik mi, trajik mi yoksa trajikomik mi?
Bir taraftan daracık caddeler, bir taraftan buralarda park eden araçlar, bir sıra park yetmiyormuş gibi ikinci sıra park yapan araçlar. Birinci sıraya park eden araçlardan alınan park ücreti, ama ikinci sıraya park edenlere park ücreti bile yazılmayışı.
Park alanları oluşturulmadığı halde, park etmek isteyenlere park cezası kesilmesi.
Yapılan yer altı parklarının sütunlar ormanına dönüştürülmesinden dolayı araçların buralara girememesi, bu yüzden de tonla para harcanan bu alanların atıl durumda kalması.
Fahri müfettiş adıyla trafiğe yardımcı olması gerekenlerin, belki de ego tatmini için arkadan arkaya trafik memurlarına ceza kestirmeleri.
Yayaların, araçların seyretmesi gereken yolda sanki motorlu bir araç gibi yürüyüp trafiğin seyrini veya akışını aksatmaları.
Üst veya alt geçitler oluşturulduğu halde yayaların, galiba kendilerini araç zannederek bu geçitlerden geçmek yerine, her türlü tehlikeyi göz önüne alıp araçlara tahsis edilmiş olan yoldan karşıya geçmeleri.
Çok uzun süreli yanan kırmızı ışığa mukabil, on-onbeş saniye yanan yeşil ışık.
İleri ülkelerde çok gerekmedikçe kullanılmayan kornanın keyfi olarak çalınması.
Minibüs sürücülerinin bir yolcu alabilmek için akıl almaz işler yapması.
Kamyon, otobüs, minibüs gibi büyük araçların sürücülerinin otomobilleri küçük görüp adamdan saymamaları, hatta dalga geçer gibi üstlerine sürmeleri.
Kırmızı ışıktayken, daha sarı yanar yanmaz minibüs veya halk otobüsü sürücüsünün taciz atışı yapar gibi kornaya asılmaları.
Gençlerin, baba arabalarını, şehir içi trafikte adeta terör estirir biçimde kullanmaları; arabalarıyla caka satmaları; ani sürat yapıp aniden durmaları.
Aşırı dikkat timsali bazı bayan sürücülerin çok yavaş araba sürüp trafiğin akışını aksatmaları.
Kuralları bilmeksizin araç kullananların,nereden nasıl dönüleceğini bilmeksizin dönüş yaparak kazalara sebebiyet vermeleri; kendi hatalarını doğru, başkalarının doğru araç sürüşlerini yanlış kabul edip yanlışta ısrar etmeleri.
Durulmaması gereken yerde durup trafiğin akışını engellemeleri.
Yayaların, yolu, yaya geçidinden değil, çaprazlamasına geçmeleri.
Kaldırımdan değil araç gibi yolda yürümeleri.
Erkek sürücülerin bayan sürücüleri araçlarıyla taciz etmeleri.
Aracındaki müzik aletinin sesini sonuna kadar açıp etraftaki herkesi görmemişler gibi rahatsız etmeleri.
Bazı babaların, bebeklerini veya küçük çocuklarını kucaklarına alarak araç sürmeleri….
Bunların dışında mobese kameraları tarafından kaydedilen nice trajikomik kazalar, görüntüler...
Daha söylenecek çok şey var ama bütün bunlar, trafiğin nasıl trajikomik bir halde bulunduğunu göstermesi açısından yeterli olsa gerek. Ağlasak mı, gülsek mi belli değil. Anormal tüm davranışların normal sayıldığı bir trafikte normaller anormal sayılıyorsa, yapılması gereken çok şey var demektir.
Bana öyle geliyor ki sürücüsündenyayasına kadar trafik içerisinde bulunan herkeste eksik olan bir şey var. Galiba bu da ahlaki yetersizlik.