İlk önce kendimle ilgili bilgi vermek istiyorum. Siyaset, benim önceliklerim arasında hiç olmadı. Hiçbir siyasi partiyle bağım ve yakınlığım yok. Siyasete soyunmak konusunda cesur değilim. Şimdiye kadar siyasete girmem için yapılan teklifleri de kabul etmedim.
Şimdi anlatmaya başlayalım: Siyasete ilk girenler için şöyle bir anekdot anlatılır. Köpek balıkları ile dolu havuzu bir baştan diğer başa geçecek kişi ya da kişiler siyasete girecektir. Tam bu sırada birisi havuza kıyafetleri ile atlar ve çok hızlı biçimde kulaçlar atarak karşı kıyıya ulaşır. Alkışlar arasında havuzdan çıkan adamın ilk sorusu şu olur:
- Beni havuza kim attı?
Havuza itilmeden yaşamımı gazeteci olarak sürdürmek en büyük dileğim. Böylece hem sevdiğim işi yaparım, hem de ülkeme ve yaşadığım kente faydalı olurum.

Geçenlerde Erzurum’da siyasete girip girmeme konusunda bir tartışmaya tanık oldum. Konuşmacılardan biri, İsmet İnönü’nün “Bu ülkede namussuzlar kadar namuslular da cesur olmalıdır” sözünü hatırlatarak siyasete girilmesini önerdi. Herkesin yakından tanıdığı bilim adamı ise buna karşı çıktı ve siyasete girince köpek balıklarının saldırısına uğradığını ve bu yüzünden şimdi uzak durduğunu hatırlattı.


HANİ TERÖR BİTECEKTİ?
Siyaset ‘Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış’, seçimler ise ‘Politikacıların hesap verme günü’ olduğuna göre biz de kamu adına sorularımızı siyasete soyunan ve oy isteyenlere aktaralım. Belki içlerinden birileri yanıt verir:

İlk soru, hepimizi derinden etkileyen terör ve şehit haberleriyle ilgili. 2016 yılında 723, geçen yıl ise 270 olmak üzere iki yılda bine (1000) yakın

şehit verdik.
16 Nisan 2017’de yapılan referandum öncesinde sandıktan ‘evet’ çıkması halinde ‘Terör Türkiye’nin gündeminden düşürülecek. Şehit cenazesi gelmeyecek’ diye vaatte bulunuldu.

Aradan 14 ay geçti, analar- babalar, eş ve çocukların feryatları yüreğimizi dağlamaya devam ediyor. Genelkurmay Başkanlığının resmi internet sitesine (www.tsk.tr) girdim. 3 Haziran 2018 günü Tayfur Uluçay, Hakan Ergin şehit olmuş. 4 Haziran 2018 günü ise Muhammet Koç, Orhan Özkan, Süleyman Sevim olmak üzere iki günde 5 Mehmetçik şehit düşmüş.
Şimdi gelelim sorumuza: Referandum öncesi söylenen “Terör bitti, artık şehit cenazesi gelmeyecek” sözü ne zaman gerçekleşecek?

‘ŞEREFSİZ, KANI BOZUK, SOYSUZ’ KİME DENİR?

Paramız sürekli değer kaybediyor, Türk Lirasının alım gücü giderek azalıyor. Sosyal medyada vatandaş, artan enflasyondan, her gün zam otomatiğine bağlanan benzin ve mazot fiyatlarından, rekor kıran dolardan yakınıyor.

Birileri de çıkıp ulu orta muhalefet edenlere saydırıyor. Hızını alamayanlar ise eleştiride bulunanlara ‘Hain’ yaftasını yapıştırıyor. Bunların arasında yakından tanıdığım milletvekili aday adayının ismini görünce dayanamadım.
“Allah kimseyi ülkesinin bozulan ekonomisine sevinecek kadar; şerefsiz, kanı bozuk ve soysuz yapmasın…” diye tırnak içinde yer alan ifadeler, ne yazık ki Erzurumlu bir milletvekili aday adayına ait.
Seçimler yaklaştı mı, niye birbirimize olan sevgi ve saygımızı kaybediyoruz?
Ülke ekonomisinin bozuk olduğunu, kendisi açıklıyor. Bunu vatandaş ya da muhalefet söyleyince ‘Şerefsiz, kanı bozuk, soysuz’ diye saydırıyor. Adam belki borçlarını ödeyemez duruma düştü, kafayı üşüttü, göbek attı. Göbek atana hiç rastlamadım ama, ‘mesela’ dedik.

Allah aşkına ‘bozulan ekonomi’ sevinilecek bir durum mu? Ekonomi bozulmuşsa herkesi ilgilendirmez mi? Geçim sıkıntısı çeken, pahalılık ve enflasyon altında ezilenlerin seslerini çıkarma hakları yok mu? Yoksa, günlük, aylık harcamalarımız arttı ama “biz yorum yapamıyoruz” diyerek yabancı turistlerden mi görüş alacağız? Hani bizde derler ya:

“Ne diyorsun yahu, çiğirt (Ayçiçeği çekirdeği) de mi yemiyah.”

***