Ağa, Bey veya Gücü yetenler: Evlatlarına nasihat ederken şöyle der.
Bak evladım..! Bu maraba var ya, bu çalar, bu kırar, bu yakar, bu bizim sahip olduğumuz her şeye düşmandır....! Ha ona göre davran ..! Bunu böyle öğren... Sakın uyuma...!
Servetini artır, eli açık olma, olur olmaz işlere vakit ayırma.. Daha neler neler...
Maraba ise evinde kendi çocuğuna:
Bak oğul, bu ağa var ya bu ağa...! Bu zulmeder, bu hak yer... ! Bu hakkımız vermez, bu döver, bu söver...! Bu dediklerimi kulağına küpe yap..! Dikkatli ol..! Ne olur ne olamaz....!
Marabanın çocuğu bu duygularla büyür, gelişir, sonra o da babasının izinden giderek maraba olur...
Asırlar böyle geçer gider..
Yıllar böyle geçerken ülke sanayileşmeye başlar.. Artık ağaların yerini patronlar, marabaların yerini işçiler almıştır...
Patron servetini harcar, fabrika yapar, ülkesi için üretimin öneminin farkındadır. Üretmek ister. Bunun için işçi, memur, mühendise ihtiyaç vardır. Bunları da bulur.
Fabrikanın düğmesine basılır ve çarklar dönerken üretim başlar. Başlangıçta işler rayında gider.
Derken Patronda para hırsı ön plana çıkınca eski ağalar gibi davranmaya, ücretlerde kesintiye girmeye başlar, vardiyalarda değişiklikler yapar ve daha çok kazanma isteği dengeleri değiştirir.
Tabi işçiler bundan rahatsız olur, sendikalı olurlar. bu sefer yeni bir kavram ortaya çıkar.
Sendika Ağaları. Bunlar ne yapar.!
İşçinin hakkı yeniyor, daha çok para ver, çalışma saatlerini, sosyal yardımları artır gibi istekler tıpkı marabanın düşünceleriyle örtüşmeye başlar.!
Yıllar bu fasit daire etrafında döner durur......
İşte bu zihniyet asırlardır bizim en büyük düşmanımız ve coğrafyamızda insanımıza yapılan kötülüklerin kaynağını oluştur.