Seçim sonuçları gösterdi ki, halk AK Parti’yi, yine elini taşın altına sokmaya davet etmekte. Aksi halde ciddi bir hükümet kurulamıyor. Hükümet kurulamamasının sıkıntılarını yaşayacak olan halk, yapılacak erken seçimle Ak Parti’yi yeniden iktidara taşıyabilir. Partilerin aldığı oy oranları gösterdi ki güçlü bir iktidar olmaya namzet başka parti yok. Türkiye’de, Avrupa örneklerini gösterip koalisyon hikâyelerine kanmak fazlaca saflık olur. AK Partisiz koalisyonun da olmazı zor.
Seçim sonuçları belli olur olmaz seçimin mağlubu AK Parti’de muhasebe başladı.
Seçim analizleri ve sorgulamalar… Önceki gün yaptığım analizlere devam etmek istiyorum:
Şahit olduğum iki olayı size anlatmak isterim:
Erzurum’da “Kuruluşundan beri AK Parti yönetimindeyim, AK Parti’ye tek bir oy verdim mi, diye bir sor!” diyen adamlar AK Parti’yi yönetti. “Biz ailece ülkücüyüz; ama rant için AK Parti’ye üye oldum!” diyecek kadar saf ve düzeysiz insanların bugün belediyede oldukça hatırlı maaşla işe başladığını ve arzuladığı rantı elde ettiğine şahit oldum.
Seçim sürecinde Efkân Âlâ’nın davet edildiği ve misal 40 kişinin katıldığı her yemekte veya toplantıda 35 kişinin aynı yüzler olduğunu gördüm. Efkân Âlâ’yı güney ilçelere götürüp miting yaptıran; fakat kendileri korkudan araçlarından inmeyen AK Parti fedailerinin kahramanca (!) çalışmalarını işittim.
Üç dönem iktidarda kalmanın normal yıpranma payına, üç dönem kuarlına takıldığı için umursamaz tavırlara giren vekiller ve teşkilatlardaki küskünler eklenmiştir. Son altı ay içerisindeki açıklamalarını alt alta koyduğumda “üç dönem kuralı”na takılan AK Parti’nin ağır toplarının bile bu seçimde AK Parti’nin tekerine taş koyduklarını fark ettim. Erken seçimle üç dönem kuralını geride bırakıp meclise yeniden dönme hevesinde olduklarını düşündüm. Bu nedenle seçim çalışmalarını “dostlar alışverişte görsün” düzeyinde yürüttüklerini izledim. Ülke genelinde seçime giren vekil listelerinin yanlışlığı da bunu kanıtlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şahsında kardeşkanını durdurmak için ateşten gömlek giyen AK Parti, yaptığı birçok doğru işe rağmen strateji ve söylem hatası yaparak kendisini ateşe atmıştır. Bir türlü disipline edilemeyen ve halka net anlatılamayan “açılım, demokratikleşme” politikalarına tepkiler milliyetçi damarları harekete geçirince milliyetçi oyları almak için Kürtleri incitecek söylemlerden medet umması AK Parti’yi ne İsa’ya ne Musa’ya yar etmiştir. AK Parti’nin milliyetçi söylem ve Kürt açılımı arasında yaşadığı söylem gelgitleri MHP’ye ve HDP’ye yaramıştır.
Teşkilatlardaki genel tutum AK Parti’ye hangi ideolojiden olursa olsun “seçkinler, zenginler, menfaatçiler” partisi algısı oluşturmuş, partiyi sokaktan uzaklaştırmaya başlamıştır. Ayrıca teşkilatlar üst yönetimin giydiği ateşten gömleği giymek, sıkıntılara ortak olmak yerine sadece iktidar olmanın “haz ve şeref ortaklığı” yoluna gitmişlerdir.
HDP eş başkanı Demirtaş’ın aldığı oyların bir kısmına “emanet oy” ifadesini kullanmasını dikkat çekici buluyorum. HDP’nin kendisi bile bunu itiraf ediyorken AK Parti’ye tepki olarak bu partiye giden oyların orada kemikleşmemesi için AK Parti’nin bundan sonra kullanacağı dile özen göstermesi gerekiyor.
HDP’nin İstanbul kutlamalarında Atatürklü Türk bayrakları, Siirt’te Polis lojmanlarındaki sandıklarda HDP’ye çıkan oyların çok yüksek olması, İsrail-İngiliz-İtalya ve İran basınının seçim sonuçlarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedefe koyarak memnun edici bulmaları HDP’nin bu seçimde bir koalisyon partisi olduğu kanaatimi kuvvetlendirdi.
Yazımı iki usta gazeteciden alıntı ile tamamlıyorum. İlki Süleyman Özışık’tan: “Biz putları yıkmak için geldik ama kendi putlarımızı dikmeye başladık. Her yere Erdoğan ismini vererek onu nefret edilen adam konumuna düşürüyorsunuz.” Örneğin Erzurum’da İstanbul’un fethi kutlamalarında Cumhuriyet Caddesi’nde yürütülen o amatör kadırganın üzerine “Başkumandan Recep Tayyip Erdoğan” yazmak hem Ak Parti’ye hem cumhurbaşkanına zarar verdi.
Diğeri Fehmi Koru’dan:
“…
Tekrar öyle bir parti haline gelmek için fabrika ayarlarına dönmek gerekiyorsa...
Zordur, ama yapılabilir.
Şimdiye kadar oyları büyük çapta geriye gitmiş, tek başına iktidarı elde tutma özelliğini kaybetmiş partiler (CHP, AP, DYP, ANAP) bir daha bellerini doğrultamadılar.
Başlarına geleni sağlıklı değerlendirmek bir yana, “Bu durumdan nasıl çıkarız?”sorusuna doğru cevap veremedikleri için... Aksine, doğru söyleyenleri yanlarından kovmayı, etraflarını hoşlarına gideni söyleyenlerle donatmayı marifet bildikleri için...
AK Parti zoru başarabilecek mi bakalım?”