DOĞUTÜRK
2013-04-01 17:01:50

Devletteki dalkavukluk ekonomisi

Doç. Dr. Şafak Ertan ÇOMAKLI

safakcomakli@gmail.com 01 Nisan 2013, 17:01

 İnsanoğlu her daim öncelikli olarak yiyeceğini, barınmasını ve savunmasını ön planda tutarak hayatına yön vermiştir. Ancak insanlığın gelişim sürecinde söz konusu ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra bazı insan sıfatıyla toplumda bir yerlerde makam sahibi olanlar farklı ihtiyaçlar oluşturmuşlardır.
Modern yaşama geçiş aşamalarını sindire sindire yaşayarak hayata entegre eden toplumlarda yeme-içme-barınma-savunma gibi ihtiyaçlardan sonra ortak yaşama kültürü önem arz etmektedir.
Ancak dünya kültürüne bakıldığında tarihsel açıdan ilk sıralarda yer alan ülkemizin ortak yaşama kültürüne değişik katkıları olan insanları görmek mümkün (Burada katkıları derken olumlu mana da olmadığı aşikardır!). Bunları rantiyeci kesim olarak nitelendirmek yanlış olacaktır. Çünkü rantiyecilik farklı “yalakalık” ise farklı manalardadır. Birazdan açıklanacağı üzere bu kişiler bulundukları makamların üzerinden dünyanın yürüdüğünü zannetmekte ve bu nedenle makamlarını kaybetmemek için rantiye değil “yalakalık ekonomisi” oluşturmaktadır.
Önce Türk Dil Kurumunun Güncel Sözlüğündeki manasına bakacak olursak “yalakalık” kelimesinin “dalkavukluk” olarak tanımlandığını söylemek mümkündür. Dalkavuk ise yine aynı sözlükte “kemik yalayıcılık, çanak yalayıcılık, yağcılık, yalakalık, yalpaklık, yaltakçılık, yaltaklanma, yaltaklık, tabasbus, huluskârlık” olarak tanımlanmakta. Görüleceği üzere bir şeyi yalama üzerine temellenen bir kavram.
İşte bu noktada söz konusu kişiler makamlarını Türkçe Sözlükte belirtildiği üzere “yağcılık”, “yaltaklık”, veya başka bir anlamıyla “yalamacılık” yaparak korumaktadırlar. Ancak bu durum insanlığın modern yaşama geçişinde normal bir durum değildir. Üstüne üstlük bu davranış şekli geri kalmış, yobaz kültürün bir yansıması ve kabullenilişidir.
Şu anda dünyada birinci sınıf bir ülke olmadığımız kesin. Ne teknolojik anlamda ne siyasi gelişmişlik anlamında ne de toplumsal ortak yaşayış anlamında bunu söyleyemeyiz. Ekonomik olarak ta birinci sınıf bir ülke olmamamıza rağmen üzerinde bulundukları makamlarını koruma korkusu ile yalamacılık yapan kişilerin meydana getirdiği “yalakalık ekonomisinde” ön sıralarda yer aldığımız söylenebilir.
Bu sıralamanın bir kriteri var mıdır yok mudur bilinmez. Ancak şu açıktır ki normal ve olması gereken insani ve kültürel değerleri ile korunmanın ve var olmanın mücadelesi yerine “yalamacılık” yaparak var olmaya çalışan kişilerin mevcudiyeti tartışılmazdır.
Bu kişilerin varlığının en önemli göstergesi makamlarını başkalarının makamlarının varlığına bağlamalarıdır. Ayrıca başka makamların varlığının öneminden sürekli bahsetmeleri, diğer makamları üstün göstererek kendi makamlarının da o makamlarla birlikte olduğunu hissettirme çabaları da ayrıca bir diğer gösterge olarak değerlendirilebilir.
Yalamacılık yapan bu kişiler davranışlarında bireyselde küçük ama nihayetinde büyük bir ekonomi oluşturmaktadırlar. Ama maalesef bu ekonominin topluma hiçbir faydası bulunmamaktadır. Söz konusu dalkavuk kişiler hem özel sektörde hem de kamu sektöründe yani, devlette yer alabilmektedirler.
Özel sektörü anlamak mümkündür. Çünkü kişiler ekmek kapısı için bir takım şeylerden ödün verebilmektedirler. Aksi taktirde ekonomik karşılık bulamayacaklardır.
Peki ama kamu sektöründe ki yani devletteki dalkavuklara ve yalayıcılara ne demeli? Bunlar garip insanlardır ve bunların insan olmaları onların yalayıcı toplumsal yaratık olarak nitelendirilmelerini engellememektedir. Devlette ki dalkavuklar tarih boyunca olmuştur. Ancak tarihin hiçbir evresinde bugün olduğu kadar yalayıcı bulunduğunu sanmıyorum.
Çünkü günümüz devlet dalkavukları ve yalayıcıları tarihteki dalkavuklardan farklıdırlar. Neden mi? Sebebi basit, bunlar liyakatlarından dolayı değil gruplaşmadan dolayı göreve getirildiklerinden bu yalayıcılar her olayı kendilerinden mütevellit sanmaktadırlar. Peki zararı var mıdır? Elbette zararı çalışanlarına ve topluma doğrudan veya dolaylı yansımaktadır. Çünkü yalamanın tadına ekonomik olarak yalnızca kendileri bakmaktadırlar. Ve yine çünkü yalakalık yapan ağız da o kişide yalayan dil de o kişide olduğu için bu küçük ama sonu olmayan dalkavukluk ekonomisinden ancak o tat alabilmektedir.
Etrafınıza bakın bakalım bu yalama ve yalakalık nedeniyle dalkavukluk ekonomisi oluşturan kişiler var mıdır? Varsa sorun bakalım yalama neticesinde dillerine ne gibi bir tat bırakmaktadır bu dalkavukluk. Ama yine bu kişilere söyleyin, biz dalkavukları seven, yalayanlardan hoşlanmayan bir toplumuz…
Bu dalkavukluklara ve yalayıcılara söylenecek net bir şey vardır ki o da Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi "Bu dalkavukluğu salak birilerine yapsan belki ancak onu mesut edersin"…
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.