Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; köy, Pazar ve benzeri yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyası satan esnaf” olarak tanımlanmaktadır. Köylerde, mahallelerde, sokaklarda, pazarlarda, makarna, boncuk, naylon kaplar, oyuncaklar incik, boncuk, lastik, makas, makara vs. eşyaları satanlara çerçi, bu işe de çerçilik denir.

Evliya Çelebi çerçilerin pirinin “Abuzittin Gaffer’i” olduğunu belirtir. Çerçiler mallarını yere sererek sattıkları için yaymacı olarak ta adlandırılırlar. Çok eskiden beri vardırlar. At, eşek, katırla tüketicilerin ayağına giden bu satıcılar her türlü karşı zorlukla karşılaşır ve onları yenmeye çalışırlardı.

Gittikleri yerlerdeki sloganları ise “çerçi geldi” ise sloganlarıydı. Çerçiye laf atmak ise adettendi. Çerçinin bir alış veriş defteri olur sattıklarını bu deftere kaydeder, kime ne satmış, ne almış ise bu defterden takip ederdi. Böylece borçlu ve alacaklı durumu kayıt altına alınmış olurdu.

Çerçiler sattıkları ürünleri çok az miktarda peşin kalanını veresiye olarak alıcılarına ulaştırılırdı. Alacaklarda genelde hasat mevsimi sonunda olurdu. Çiftçiler tarlalarını biçmiş, hububatlarını satmış oldukları dönemde çerçiler ellerinde veresiye defteri köy köy dolaşır alacaklarını tahsil ederlerdi.

Çerçiler özellikle 1960-1980 arası naylon ürünlerden çamaşır selesi, su bidonu, mandal gibi ürünleri satarak büyük oranda kadim köylerden antika eşyalar satın aldılar. Gümüş kemerlikler, mis soba ayakları, antika türü eşyalar ne yazık ki toplanarak bir yerlere çerçiler eliyle nakledildi. Hâlbuki bu antikalar günümüzde ne kadar değerli olduklarını anlamadık.

Günümüzde çerçicilik şekil değiştirerek kamyon veya kamyonetler vasıtasıyla yapılmaktadır. Özellikle semt pazarları bu yeni çerçiciliğin modernleşmiş şeklini ifade etmektedir. Ürün yelpazesi genişlemiş, başta sebze ve meyve olmak üzere her türlü ürün satılır hale gelmiş bu işin öncülüğünü de tablacılar üstlenmiştir.