Büyük milletlerin büyük destanları olur. O destanların da büyük kahramanları…

Şair ne güzel söylemiş; 'Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden. Senin de destanını okuyalım ezberden' İşte milleti için yardan, anadan ve serden geçen kahramanların destanları yüzyıllarca ezberden okunur.

Büyük milletimizin tarihi destanlarla doludur. İşte bunlardan birini bu büyük millet 15 Temmuzda yazdı.

Bekamıza göz dikenler 15 Temmuz’da millete esaret zinciri vurmayı bir kez daha denediler.
Dış güçlerin kucağına oturmuş, hile ve desise ile devletin en mahrem yerlerine sızmayı başarmış içimizdeki hainler, kanlı bir darbe girişimi ile kalkıştı buna.

Ancak 'Ekmeksiz susuz yaşarım ama hürriyetsiz asla!” diyen kahraman milletimiz bir kez daha yedi düvele köle yapılamayacağını gösterdi. Kurşunlara karşı göğsünü siper etti, şehadet pahasına özgürlüğe yürüdü.

O gece 251 vatan evladı namusunu, şerefini ve onurunu kurtarmak için şehadete yürüdü. Binlerce yiğit de gazi oldu. Merhum Mehmet Akif’in Çanakkale kahramanlarına verdiği o yüce paye 15 Temmuz yiğitleri de tarif ediyor: 'Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi.'

Millet tanklara ve kurşunlara karşı yürürken o uzun ve karanlık gecenin yüzyıllarca anlatılacak destanı Ankara’da yazılıyordu.

O destanı yazan kahramanlardan birinin adı Ömer’di.

O karanlık gece darbeci hainler Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirip komutayı ele geçirmeyi planlıyordu.

Onlar da çok iyi biliyordu ki; bu kale düşerse hain emellerine kavuşacaklardı. Ama bilmedikleri bir şey vardı. O kalenin içinde kellesini verecek ama kalesini vermeyecek bir yiğit vardı. Kalenin dışında da o kaleye hainlerin adım atmasına müsaade etmeyecek bir komutan.

Ömer Halisdemir, Özel Kuvvetler Komutanlığı içinde bir oraya bir buraya endişeli adımlarla yürüyordu. İçi içine sığmıyordu. Bir şey yapmalıydı ama ne? Tam o sırada telefonu çaldı. Arayan Zekai Aksakallı Paşa’ydı.

Zekai Paşa ülkesine âşık yiğit bir kahraman, has bir dadaştı.

Mahşerin yaşandığı, hıyanet pençesinin milletin boğazına yapıştığı o karanlık gecede, bir Türk komutanın aklını, ferasetini ve kahramanlığını yedi düvele gösterecekti.

Büyük bir komutandı Zekai Paşa. Tarihte büyük komutanları tarif eden birçok vasıf vardır. Onun maiyetindeki asker, şairin dediği gibi 'İleri atılıp sellercesine, Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine, Şu kara toprağa girenlerindir.'

Şanı büyük Zekai Paşa işte böyle bir komutan. Ne mutlu ona ve onunla birlikte bu milletin yeniden doğduğu gün olan 15 Temmuz destanını yazanlara.

Zekai Paşa, Ömer Halisdemir’in vatana olan sevgisini, ettiği yemine bağlılığı ve komutanına sadakatini çok iyi biliyordu. Ömer Halisdemir’den Özel Kuvvetler Komutanlığı’na gelecek darbeci hainleri durdurmalarını istiyordu.

Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı, Ömer Halisdemir’e karargâhı ele geçirmek için gelen FETÖ’cü generalin bir “Hain” olduğunu söyledi. Yiğit Ömer hiç tereddüt etmedi, komutanının vereceği emri bekledi.

Zekai Paşa Astsubay Ömer Halisdemir’den, karargâha gelen o hain FETÖ mensubu generali vurmasını istiyordu. Silah arkadaşına, 'Bu işin sonunda şehadet de var' dediğinde, Ömer Halisdemir, bir saniye düşünmeden, 'Emredersiniz Komutanım…' dedi.

Zekai Paşanın son sözleri 'Hakkını helal et Ömer' oldu. Ömer Halisdemir’in dudaklarından ise kayıtsız şartsız vatan sevgisinin, ettiği yemine sadakatin, komutanına olan güvenin mührü olan 'Helal olsun komutanım' sözleri döküldü.

Ömer Halisdemir, tüm göğsünü doldurmuş yüreğindeki vatan sevgisiyle bir arslan gibi hainlerin üstüne yürüdü ve silahını ateşledi. Emri yerine getirdi ve hain generali devirdi. Son kalenin ihanet çizmeleriyle çiğnenmesine izin vermedi.

Ömrü dağda taşta hain terörist avlamakla geçen, Suriye'de, Irak'ta zaferle neticelenen harekâtları dirayetle yönetmiş Zekâi Paşa'nın bir kurmay dehasıyla verdiği emir o gece sadece hain girişimi önlemekle kalmadı Türkiye’nin de kaderini değiştirdi.

Dünya askerlik tarihi, komutanların düşmana karşı ölümü pahasına verilen emirlerle doludur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Çanakkale Savaşları’nda, 'Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum' dediğinde Mehmetçiğin bir an düşünmeden süngü takıp düşmana saldırması gibi.

İşte o ruhtur, Ömer Halisdemir’deki çelikten irade.

Karargâha gelen general başka, onun hain olduğunu söyleyen ve 'Öldür' emri veren komutanı da bir başka generaldi. Hain general, kendisi ile aynı üniformayı taşıyordu. Ancak yiğit Ömer, yüreğindeki vatan sevgisi, ettiği yemine sadakat ve komutana olan güveni ile haine sıktı kuşunu.
İşte böylesini dünya askerlik tarihi hiç görmedi. Ömer Halisdemir, Çanakkale’deki Mehmetçiğin o fedakâr ruhunu bir adım daha ileriye götürdü.

O gece bir milletin kaderini değiştiren tüm yiğitleri tarih altın harflerle kahramanlar listesine ekledi çoktan.

O gün Cumhurbaşkanımızın önderliğinde şanlı bir direnişle yeni bir dirilişe imza atan bu millet, 251 şehidine temiz gönlünü türbe kıldı.

Gazilerini ve Dadaş Paşasını gönlünün baş köşesine oturttu.

Ey vatan aşığı Zekai Paşamız ve onun bir emriyle şehadete yürüyen şanlı Ömer!

'Tarihin dilinden düşmez bu destan, Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı bir yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir.' dizeleri sizden önce yazılmış ama size yazılmış.

Şehadetiniz ve gazanız mübarek olsun, vatanın asil evlatları.