Sabah saat 4.45 Erzurum semaları ağır ağır aydınlanırken sokaklar boş. Rüzgâr esmiyor. Tam yürünecek hava.

Saba makamında merkezi sistemle okunan ezanlar insan yüreğinde muhteşem güzellikler oluşturuyor... İnsanın ruh derinliğine iniyor, astrofizik olayı gerçekleşirken kuantum fiziğinin etkileri biyolojik bedene iz bırakıyor.

Abdesti almış boş sokaklarda yürürken biraz gerilere gidiyorum... Palandöken dağlarında akıp gelen suların şırıltısı çaykara deresinde sessizce ovaya akarken önümüze mazı bir ve mazı iki değirmenleri, değirmencileri ve unlarını öğüten Dadaşların ruhlarını kulağıma fısıldar gibi oluyor.

Berrak akan sular gandaralardan çarklara düşerken pervane gibi dönen değirmen taşları ve oluktan akan buğday unları beni ötelere götürüyor.

Güneye doğru yürürken 1402 yılında şehri işgal eden Emir Timur'un Fillerini geçirdiği köprü hayalimde beliriyor. Haşmetle geçen filler sanki Ankara'da ortaya çıkacak acı gerçeği Erzurum'dan haber veriyor.

İşte tam bu esnada tarihi Karakullukçu hamamı, değirmeni hayallerimde şekillenirken 1946 yılında yapılan Kültür Kurumu İlkokulu yanında Ordu Evi binası nelerin yaşandığını haber verir gibi...

Cumhuriyet caddesinde yürürken sağda bir zamanlar aile çay bahçesi olan ve tüm Erzurumlu kadın, erkek, genç, yaşlı insanların yanık türküleri dinlediği ulusal ve yerli sanatçıların sahne aldığı Ömür aile çay bahçesinden semaya yayılan nağmeler kulağıma geliyor...

Yanında 1936 larda yapılan Tekel Binası, Karşısında iki katlı kesme taştan yapılmış PTT binası. ... Bölgeye renk katarken yanında 1939 yılında hizmete giren Erzurumlulara çok şey katmış ancak anlaşılmaz nedenlerle yıkılmış Halk Evi Binası ve muhteşem müzik konserlerine ev sahipliği yapan Orkide aile çay bahçesi..

Havuz Başı ve Atatürk anıtı tüm ihtişamıyla Erzurum'a 1918'lerin acılarını hatırlatır gibi bakmakta ve 1911 yılında kurulan 9 Kolordu Komutanlık binası.. Ne hatıraları ne acıları ve ne sevinçleri bağrında saklıyor

Artık kuzeye dönüp Hastaneler caddesinde yürürken 1872 yılında açılan Askeri İdadi ve Rüştiye binası tüm mazisiyle yetiştirdiği evlatlarını hatırlatıyor. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşının komutanları burada okudu der gibi hatırlatma yapıyor. Süvari Mehmet Ali Paşa, Yakup Şevki Paşa, Fahrettin Altay Paşa Hüsrev Gerede ve diğerleri bu mektep mezunu.

Hemen karşıda temelleri 1930 yılında Öğretmen Okulu binası olarak atılan ancak bittiğinde Erzurum Lisesine verilen tarihi bina... Az aşağıda 1936 yılında inşa edilen günümüzde misafir hane olarak kullanılan Mareşal Çakmak Hastanesi pek çok yaşanmışlığı geçenlere fısıldar gibi bekliyor.

Hastaneler Caddesinde yürürken Numune Hastanesi mahzun ve yıkılmışlığın feryadını bizlere haber verirken yerinde yapılan park insanlara nefes aldırıyor.

Karşıda bir zamanlar zührevi hastalıklar hastanesi olarak 1936 yılında yapılan Sağlık Müdürlüğü binası bizleri karşılıyor. Tam karşısında 1902 yılında inşasına başlanmış kesme taştan yapılmış Tarihi Şerif Efendi Gurebaa Hastanesi dönemini hatırlatır gibi

Az çukurda tarihi Erzurum Öğretmen Okulu binası ve bitişiğinde 1937'lerde yapılan Meclis binası altında tarım için önemli bir merkez olan "Türkiye Zirai Donatım Kurumu" ve 1925'lerde yapılan günümüzde Tatbikat İlkokulu olarak kullanılan ve Tarihi Vali Konağı ve Karşısında 1970'lerde yapılan şehrin büyük camilerinden biri olan Gez Camii...

İmam hatim okurken sabah erkenden uykudan kalkan cemaat tüm sessizliğiyle Kelamı Kadimi dinlemekte... Saatler hızla ilerlerken müezzinin okuduğu iç ezan ve hocamızın kıldırdığı Sabah namazı ve namaz sonrası yapılan dualar insana insan olduğunu hatırlatıyor.

Ruh dünyamız ışıldarken 2 saf kadar olan cemaat ağır ağır evlerinin yolunu tutarken ben yine boş caddelerde yürümeyi tercih edip seher yelinin muhteşem ruhumu rahatlatan etkisinden yararlanma yolunu tercih ediyorum...