İmamı Azamı, İmamı Azam yapan bilgeliğe hasretim.

Bilinenin aksine ilk medresenin İmamı Azam tarafından kurulması bilgisine hasretim.

İmamı Azamın talebelerine ders verme metoduna hasretim.

Medresede İmamı Azam bir konuyu ortaya atar talebelerinin konuyu tartışma biçimine hasretim.

Talebeler konuyu öyle dehşetli ve yüksek sesle tartışırlarmış ki, gören kavga sanırmış....

Lakin tartışma belli fikri olgunluğa gelince İmamı Azam devreye girer tartışmayı sonlandırırmış.....

Bu sonlandırma şekline ve biçimine hasretim...

İmamı Azamın Camide "Dehri yani Tabiat perest" kişi ile ilgili tartışmasına hasretim..

Dehri cami kürsüsünde bakın sizin imam korktu gelmedi dediği anada Küçük Ebu Hanife çıka gelir..

Dehri korktun onun için geç kaldın deyince;

Ebu Hanife: Yok Dicle nehri taşmıştı. Ben ağaçlara kesilin kayık olun beni karşı kıyıya çıkarın dedim..

Ağaçlar kesildi, sal oldu beni karşı kıya çıkardı.. Onun için geç kaldım deyince..

Dehri öyle şey olur mu? Hiç ağaçlar kendiliğinde sal olurmu? Deyince....

İmamı Azam cevabı yetiştirir. "Ağaçların kendiliğinden kesilmeyeceğine inanmıyorsun da koca Kainatın kendiliğinden olduğuna nasıl olup ta inanıyorsun"...

Dehri tekrar sorar: Peki o zaman Allah'ı göstersene? İmamı Azam bir bardak süt alır ve derki; Ey Dehri bu bardağın içinde  bulunan sütün yağını göstersene?

Dehri: Nasıl göstereyim... Deyince İmamı Azam cevabı yapıştırır.

Ey Dehri sen sütün içindeki yağı gösteremiyorsun da ben koca kainatta Allah'ı sana nasıl göstereyim.. İfade tarzına hasretim.

Peki şimdi söyle "Allah ne iş yapıyor"? İmamı Azam: Kürsüden in öyle cevap vereyim.

Dehri kürsüden inip yerine İmamı Azam çıkınca cevabı yapıştırmış.

"Allah senin gibi bir tabiat peresi kürsüden indirdi. Beni kürsüye çıkardı. Anladın mı"....?

Dehri'nin mağlubiyeti kabul edip camiyi terk etmek zorunda kalış biçimine hasretim.

Demek ki, aleyhimizde olan fikirler olsa bile tartışılmalıdır anlayışına hasretim...!

Peki ey dostlar sizlerde böyle  fikirlerin en hür şekilde tartışmasına hasret değil misiniz?