Bizim memlekette garip bir alışkanlık var!
Yetkiyi eline geçiren, baltayı evvela kendi adamının boynuna vuruyor, önce kendinden olanı buduyor…
Sebep?
Sebebi falan yok; sütü bozukluk sonuçta parayla değil ki, bedava!
Anlamıyoruz yani…
Bir türlü de akıl sır erdiremiyoruz doğrusu…
İş yapmak dururken, iş bozmak nedir Allah aşkına!
Her yolun bir inişi varken, yokuş yapmak neyin nesidir?
Mesela ne geçiyor ellerine?
Yabancıya gülizar olup açarken, kendi insanlarına diken olup batıyorlar ya, acaba çok mu iyi hissediyorlar kendilerini?
Ulaşılmaz olduklarını mı düşünüyorlar yoksa?
Ya da ne bilelim çok daha fazla kıymete bindiklerine mi inanıyorlar?
Eğer öyleyse yanılıyorlar…
Çünkü sergiledikleri bu tutum o kadar bariz bir biçimde sırıtıyor ki; resmen insanlıktan çıkıyorlar…
Dolayısıyla an itibariyle sözümüz onlaradır:
Yapmayın, etmeyin!
Karakterinizi ve kişiliğinizi ayaklar altına aldırtmayın!
Tamam, ipler bir takım karaktersizlerin elinde olabilir, buna sözümüz yok… Ama bari siz iplerinizi o karaktersizlerin elinde bırakmayın!
Ne olur!
Kalıbınızın adamı olun azıcık!
Yaşınızını başınızı almış adamlarsınız sonuçta; eğilip bükülmeyin, dümdüz olun!
“Ne gibi?” derseniz eğer, ip gibi mesela…
Bakın!
Bu devran böyle gitmez!
Rüzgar hep böyle esmez!
Gün gelir öyle bir yele yakalanırsınız ki; sırtınıza giren kulunçtan vallahi bir ömür boyu kurtulamazsınız…
Hem çok da zor değil ki yapmanız gereken şey!
İyi niyetli olmanız yeter…
Hatta yeter de, artar bile…
Bilmem anlatabildik mi?