Şehirler yerleşim hacmi, nüfus, yönetim/yönetilme ve denetim çeşitliliği olarak ne kadar büyüdüyse, ulaşım ve iletişimin gelişmesinden dolayı bir o kadar küçüldü. Değişen çağla birlikte insan, şehir, tabiat ve dünya hızlı bir dönüşüm yaşamaktadır. “Bu çok yönlü dönüşüm süreci, yönetimi meşru ve yapılabilir kılan koşulları aşındırmakta, bu aşındırma süreci ise yönetimi ortadan kaldırmasa da yeni arayışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu süreçte devlet giderek artan ve karmaşıklaşan taleplere yanıt vermekte zorlanmaktadır (Mehmet Yüksel, Yönetişim Kavramı Üzerine, Ankara Barosu Dergisi, 58.sayı, 145–159.)” Böyle bir ortamda yönetimde başarısızlık sorunlarıyla ve bu sorunların ortaya çıkmasına neden olan “yönetemeyen” sistemlerle yüz yüze gelinmektedir.
“Artık önceden belirlenen bir ortak amacı gerçekleştirmek için, tek özneli, merkezi, hiyerarşik bir iş bölümü içinde, araçsal rasyonelliği ön plâna alarak, yapan, üreten, bunun için kaynakları ve yetkileri kendilerinde toplayan yönetimden, önceden belirlenen bir yöne doğru değil, insan haklarına dayalı performans ölçütlerini gerçekleştirecek, çok aktörlü, yerel, ağsal ilişkiler içinde iletişimsel bir rasyonellik anlayışı içinde, kendisi yapmaktan çok toplumdaki aktörleri yapabilir kılan, yönlendiren, kaynakların yönlendirilmesini kolaylaştıran yönetişim anlayışına geçilmektedir. Bu özellikleriyle yönetişim siyasal ve ekonomik gücün daha yaygın dağılımını da içermektedir. (İlhan Tekeli, 1996, Yönetim Kavramı Yanısıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine, Sosyal Demokrat Değişim, 3.45–54)” Bundan dolayı rekabetten çok kamu kuruluşları ile özel sektör kaynaklarının karışımını öngörmekte ve hizmet üretimi ve dağıtımı için alternatif yöntemler gündeme getirmektedir.
Yönetim ve denetim çeşitliliği şehirlerin sürdürülebilir kalkınma ve hedeflerinin gerekçeleşmesinde yerel yönetimleri çok aktörlü, katılımcı, paylaşımcı ve toplumsal ortaklıklara dayalı yerel yönetim modeline duyulan ihtiyacı artırmıştır. Vatandaşa hizmette sonuç ve hedef odaklı, şeffaf ve hesap verilebilir yönetim anlayışının gerçekleşme ihtiyacı “yönetişim” kavramını doğurmuştur.
Bu konuyla ilgili Gazi Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi Dr. M. Akif Özer’in SAYIŞTAY dergisinin 63. sayısındaki makalesinde yer verdiği tespitlere katılmamak mümkün değil:
“Yönetişim, yönetenlerin tek başına merkezde karar alması ve uygulaması eylemlerine odaklı geleneksel anlamından çok uzaktır. Bu nedenle ‘demokratik yönetimden’ bahsedildiğinde dışta bırakılabilecek bir olgu değildir. Yönetim terminolojisinde, ‘yöneten’ ve ‘yönetilen’ keskin ayrımı tam olarak ortadan kalkmasa da, yönetilen grup lehine geleneksel güç dengesi zayıflamıştır. Aslında yönetime referandum, oy verme gibi doğrudan katılım dışında müzakere metotlarıyla da ilgi duyarak katılanların sayısı artıkça, ‘yönetim grubu’ ile yasal karar alıcılara toplumsal sermaye olarak düşünce ve eylem gücü sağlayan ‘yönetişim grubunun’ giderek birleşeceği düşünülmektedir. Bu süreç ancak bilgi toplumunun hedeflenen seviyeye erişmesi ile gelişebilecektir. Belirtilen gelişme sürecini tamamlamak en azından geliştirebilmek için, demokratik devlet yönetimi desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.”
İslâmî yönetim geleneğinde yönetişim, Peygamberimiz (s.a.v)’le birlikte var olan ancak tarih içerisinde özünden uzaklaşılan bir kavramdır. Merkezi ve yerel yönetimlerde yönetim ve yönetişim gruplarının birleşmesi İslâmiyet’in ilk yıllarında ŞURA MECLİSLERİ ile sağlanmıştır. Yani istişare meclisleri… İstişare, Allahu Teâlâ’nın Hz. Peygamber’e (A.S.) açık bir emri olduğu gibi, Müslümanların Allah’ın takdirini kazanma yolunda en bariz vasıflarıdır. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. O halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; onlarla işler hakkında istişare et! Sonra da kararını verdin mi, artık Allah’a tevekkül et. Çünkü Allah kendisine tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmran, 159).
Yönetişimin, şura meclislerinin yönetmeliklerdeki karşılığı “Kent Konseyleri”dir, diyebiliriz. 8 Ekim 2006 tarihli 26313 sayılı resmi gazetede yönetmeliği yayımlandıktan sonra ilçe belediyelerinde zaman zaman oluşturulmasına rağmen Erzurum Büyükşehir Belediyesi bir türlü Kent Konseyi’ni oluşturamamıştı. 2014 Eylül’de Büyükşehir Belediye Vekili Sayın Eyüp Tavlaşoğlu’nun samimi gayretleri neticesinde nihayet Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi oluşturuldu. Eyüp Bey’in istek, çaba ve alttan almaları olmasaydı, her biri şehir baronu olan insanların sabote edebileceği konsey seçimleri gerçekleşemezdi. Uzun yıllardır şehre dair toplantıların değişmez isimleri oldukları için sivilleri temsilden ziyade yarı resmileşmiş otoritelerin birçoğu kent konseyine başkan olmak arzusundaydı. Bir yerde bir başkan seçilecekse içeriğine bakılmaksızın orada olmak isteyenler… Şehre dair her zaman belirleyici olmak isteyenler… Listelerini oluşturamayan veya başkan seçilemeyeceğini sezen bu kişilerin birçoğu kent konseyi yönetimi seçimlerine katılmadılar. Kimi de başkan ve yönetimin seçileceği genel kurula katılmadığı halde konseye seçilmeyi beklediler. Bunu seçimlerden sonraki tepkilerden kolaylıkla anlayabiliyoruz. Genel kurula katılmadan seçilmenin, hiçbir kanunda yeri yoktur.
Kent konseyi başkanlığına Sayın Aydın Bozkurt başkan seçildi, hayırlı olsun. Kendisine ve yönetim kuruluna başarılar dilerim. Kent Konseyi’nin oluşum, amaç, dayanak ve kapsamı ilgili yönetmelikte var. Kent konseylerinin temel amacının “yönetişim” olduğunu yukarıda tüm açıklığıyla ifade ettim. Özetle amaç farklı aktörlerin kendi aralarında uyum ve koordinasyonu ile “kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmalarını” gerçekleştirmek.
Birbirlerine bağlı olan pozisyonların ve çatışan, karşıt çıkarları, birbirine göre belli ölçüde bağımsız olan aktörlerin bir ilişki ağında birlikte gerçekleştirdikleri bir yönlendirmedir konsey. Kent konseyi şehrimiz için inşallah hayırlı olur ve bilhassa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mehmet Sekmen ve konsey başkanı Sayın Aydın Bozkurt’un gösterecekleri ilgi ve gayretle inşallah kâğıt üzerinde kalmaz.