AK Parti ile "seçim ittifakı", "af" ve "andımız" konularında derin görüş ayrılığına düşen MHP’nin önünde bundan böyle fazla bir seçenek yoktu.

Bu yüzden...

MHP ya AK Parti'nin bu keskin çıkışlarını duymazdan gelecekti, - ki, siyaseten bu intihar demektir- ya da çıkıp restini çekecekti.

MHP ikincisini tercih etti:

"Madem, aramızda bu kadar derin fikir ayrılığı vardır, şu halde ittifakta ısrar etmenin bir anlamı yoktur" dedi.

Bu durumda...

30 Mart mahalli seçimlerinde her parti kendi adayı ile yarışa girecek.

Bir de...

MHP'nin af tasarısı, muhtemelen Meclis'ten dönecek ve Danıştay'ın andımızla ilgili kararı en azından seçimden önce uygulanmayacak.

Peki bütün bu kırılmalara karşın hala "cumhur ittifakı" devam eder mi?

Tabii zaman gösterecek ancak gerek Başkan Erdoğan gerekse MHP lideri Bahçeli, en azından şimdilik "cumhur ittifakı'nın sürdüğünü, sürmesi gerektiğini söylediler.

Seçim ittifakı yok, ama cumhur ittifakı devam edecek!

Bu tablo nasıl tercüme edilmeli?

Şöyle:

Başkan Erdoğan da, MHP lideri Bahçeli de diyorlar ki, devletin bekasını ve milletin ali değerlerini gerektiren meselelerde, AK Parti ve MHP aynı görüşte birleşip, aynı istikamette karar alır.

Doğru bir bakış; ancak bu birliktelik için illa da bir ittifaka filan da gerek yok. Zira kendisini yerli ve milli gören her siyasi hareket zaten ülkenin ve devletin menfaatleri doğrultusunda aynı çizgide durur.

İster AK Parti-MHP ittifakı olsun isterse iki parti arasında ipler kopsun...

Misal; AK Parti'nin terörle mücadele konusunda Meclis'e getireceği bir yasa tasarısına, MHP elbette CHP veya HDP gibi bakmaz.

Bir de şöyle bir durum var:

Cumhur ittifakı, en başından beri özellikle AK Parti içindeki bazı grupların hiç de hazetmedikleri bir işbirliğiydi. Tamam, MHP'nin kimi şahin vekilleri de çok memnun değillerdi, ama hiç biri AK Parti'li itirazcılar kadar kahrolmuyordu!

Bugünden itibaren o gruplar artık çok mutlu. Siyaset tarihimizde çok nadiren rastlanan iki parti arasındaki müşterek hareket iradesi son bulmuş oldu!

Bu sonuç, 30 Mart seçimlerine nasıl tesir eder bilemem, ancak gördüğüm şudur ki, bu kopuş ittifakın her iki ucuna da zarar verecektir.

Hani merhum Akif demişti ya...

“Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen,

İki kazma kürek, iki de ırgat gerek,

Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen,

Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.”

Bu ülkede iyi ve güzel şeylerin vücut bulması çok zor gerçekleşiyor, ama yıkılması için hakikaten hiç bir zorluk çekilmiyor.

Ne diyelim...