O, emekli edebiyat öğretmeniydi ama Erzurum’da organik tarım ve hayvancılık konusunda liderdi.
Doğu Anadolu Tarımsal Üreticiler ve Besiciler Birliğine üye ettiği 3 bin 500 çiftçiyi, organik tarım ve hayvancılıkla tanıştırdı.
Üretilen doğal ürünleri, birlik aracılığı ile yurt içi ve dışına pazarladı.

Erzurum’da, ‘Organik et ve süt üretimin yaygınlaştırılması’, ‘Toprak analizi mobil laboratuvarı’, ‘Organik ekmek üretimi’, ‘Yerli tahılların korunup yaygınlaştırılması’ projeleri için önemli çaba harcadı.

Geleneksel tarımda zararlılarla mücadelede, farklı uygulaması olan çiftçiye çeyrek altın vererek ödüllendirdi.
Avrupa Birliği için projeler üretti, adeta ömrünü organik tarım ve hayvancılığa adadı.

Evet ‘Organik Nazmi’ olarak tanınan Nazmi Ilıcalı’dan (68), söz ediyoruz.

Erzurum’un en renkli simalarından biri olan Nazmi Başkan, 22 Mayıs 2021 günü yaşama veda etti.

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Ilıcalı ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Bu vesileyle duyarlı bireylerden olan Nazmi Ilıcalı ile ilgili bir anıyı paylaşmak istiyorum:
Dördüncü Murat’ın Revan seferine giderken 1635’te yaptırdığı Karaz Köprüsünün yakınında tarlaları vardı.
Defineciler, Fırat Nehrinin kolu Karasu üzerindeki tarihi köprüyü delik- deşik etmişlerdi.

Nazmi Başkan gördüğü manzarayı, Horasan eski Belediye Başkanı Dursun Şen’e yaşlı gözlerle anlatmıştı.

Dursun Başkan da bize anlatınca DHA ekibi olarak Havalimanı karşısında, Kahramanlar Köyünün ulaşımını sağlayan 35 metre uzunluğunda, 8 kemerli taş köprünün başına gittik.
Köprünün taşlarını çıkarmış, suya atmışlar.
Köprü ayaklarının çevresinde makinelerle derin kuyular açmışlar.
Görüntüler aldık ve Nazmi Ilıcalı ile röportaj yaptık.

Röportaj Nazmi Ilıcalı’nın "Köprüler yapılırken, onarımı için bir ayağına bir miktar altın konulduğu yolunda efsaneler anlatılıyor. Bu efsaneye inananlar, tarihi köprüleri delik deşik ettiler. Her definecinin elinde bir sahte harita var. Uyduruk haritaya bakarak kazı yapıyorlar. Köprünün üzerindeki taşlar defineciler tarafından çıkarılıyor. Taşlar yerine konulmadığı için bu kez cahil insanlar, o taşları alıp götürüyor. Böylece tarihi eserin özellikleri ortadan kayboluyor" sözleriyle yayımlandı.
Haberin yayınlanması üzerine, Karayolları Bölge Müdürlüğü Karaz Köprüsünü onarıma aldı.

BAHA- GÜZİN İKİLİSİNİN TANIŞTIRDIĞI YAZAR

Çekimlerden sonra şehre doğru yol alırken Nazmi Ilıcalı, 30 yıl kadar önce yaşadığı ilginç bir olayı anlattı:

Nazmi Ilıcalı, Pancar Kooperatif Başkanı olarak İstanbul'a ortak oldukları Pancar Motor'un genel kuruluna gider.

O toplantıda o dönemin sanatçıları arasında yer alan karı- koca 'Baha- Güzin Boduroğlu' çifti ile karşılaşır.

'Gençlik başımda duman' şarkısı ile ünlenen Baha- Güzin ikilisi, Ilıcalı'ya şöyle der:

- Senle tanıştırmak istediğimiz bir tarihçi yazar var. Erzurum'un tarihini yazacak. Ona yardımcı olur musun?

Ilıcalı da yardımcı olacağı sözünü verir.

Bunun üzerine soyadı 'yan' ile biten bir tarihçi ile tanıştırılır.

Anadolu'daki yaşamı araştırdığını anlatan Türk vatandaşı yazar, 10-15 gün sonra bir otomobille Erzurum'a gelir ve Ilıcalı'yı bulur.

Birlikte Erzurum'un köylerinden bazılarını dolaşırlar.

Köylerde yaşlılar ile sohbet edilir.

Yazar köylerle ilgili notlar, bilgiler alır ve sonra da İstanbul'a döner.

Aradan birkaç yıl geçer.

Nazmi Ilıcalı, otobüs ile İstanbul'a giderken, önceden tanıdığı bir köylü ile karşılaşır.

KÖYLÜNÜN ALTINLARINI KURTARIR
İstanbul'a inince ısrar üzerine Nazmi Ilıcalı, köylü ile birlikte bir taksiye biner ve Kapalıçarşı'ya giderler.

Kuyumcu dükkanına girince köylü sakladığı sırrı açıklar:

- İşte altınları getirdim, define yerini gösteren haritayı verin, der.

Kuyumcu "Siz oturun bir çay için ben gidip getireyim haritayı" karşılığını verince Ilıcalı devreye girer:

- Hayır biz de gelelim.

Bunun üzerine kuyumcu, Nazmi Ilıcalı ve köylü ile birlikte haritayı almaya giderler.

Ilıcalı, haritayı almaya gittiklerinde, Baha ile Güzin'in tanıştırdığı ve Erzurum'a gelen sözde tarihçi yazarı karşısında bulur.

İkisi sarılır öpüşür, bu duruma kuyumcu gibi yanındaki köylü de şaşırır.

Sözde yazar, meğerse haritaları Kapalıçarşı'daki kuyumcu aracılığı ile pazarlayandır.

Dolandırıcılık olayını hemen fark eden Nazmi Ilıcalı, tepki gösterir:

- Yahu ayıp ediyorsun. Demek ki köyleri gelip gördün. Ağaç, dere, okul gibi sabit yerlerin krokisini çıkardın. Sonra da bunu define bulma hayali ile yaşayanlara satıyorsun.

Köylü, Ilıcalı'nın harita işini bozan konuşmasından dolayı rahatsız olmuştur.

- Sen karışma bizim işimize. İşte altınlar, verin o haritayı.

Köylü öylesine inanmıştır ki, defineyi bulacağına, mendilinde getirdiği tüm altını vermeye hazırdır.

Nazmi Ilıcalı ile sözde yazar, güçlükle köylüyü bu işten vaz geçirirler.

Sonunda köylü, altınlarla birlikte köyüne döner, Ilıcalı da rahat bir nefes alır.

***