Stratejik önemi, coğrafi konumu ve kültürel zenginliği ile ülkemiz, dünyanın en riskli bölgesinde bulunmaktadır.

Bu özelliğinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti, emperyalist ülkelerin hedefindeki ülkelerin başında gelmektedir.

Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’na rağmen, milletçe vermiş olduğumuz şanlı mücadeleden sonra kurduğumuz devletimiz, dün olduğu gibi bu gün de tehdit altındadır.

İslâm dünyasının göz bebeği, Türk dünyasının umudu olan Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıf düşürmek ve gelişmesini engellemek düşüncesiyle uzun yıllardan beri emperyalist ülkeler tarafından planlar yapılmakta ve uygulamaya sokulmaktadır.

Siyasi, etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşıyarak ülkede kaos ortamı oluşturmak düşüncesiyle hazırlanan planlarla ülkemiz ciddi şekilde maddi ve manevi kayıplar yaşamaktadır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri sahneye konulan isyanlar ve terör hareketleriyle devletimiz dün olduğu gibi bu gün de kararlı şekilde mücadele etmektedir.

Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne karşı girişilen saldırılar güvenlik güçlerimizin azimli, kararlı ve sarsılmaz vatan sevgisi karşısında yok olup gitmektedir.

Malazgirt’te, Çanakkale’de, Sakarya’da şahlanan ruhu taşıyan güvenlik güçlerimiz, bu gün hainlerle girdikleri şanlı mücadelede destanlar yazmaktadır.

Hayatlarının baharında, bir hilâl uğruna vatan toprağına düşen bu kahraman evlatlarımızın hüzünlü hikayeleri hepimizin yüreğini dağlamakta ve gelecek nesillere ilham kaynağı olmaktadır.

Bilindiği üzere son yıllarda Doğu ve Güneydoğu’daki bazı illerde teröristler tarafında mahallelerin altında tüneller kazılmış, binalara ve sokaklara tuzaklar kurulmuş özetle kurtarılmış alanlar oluşturulmuştur.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde olduğu gibi uluslararası teröristlerin ve keskin nişancı teröristlerin konuşlandıkları yerlere güvenlik güçlerimiz tarafından kararlı bir şekilde temizleme harekatı başlatılmış, sivil halkın zarar görmemesi konusunda azami dikkat gösterilerek yapılan operasyonlarla güvenlik güçlerimiz bu terör yuvalarını yerle bir etmiştir.

Her türlü tuzağın ve pis taktiğin uygulandığı bu hain yuvalarına verilen baskınlarda onlarca evladımız şehitlik ve gazilik mertebelerine ulaşmıştır.

Ülke savunmasında şehit olan evlatlarımızın cenazelerinde ateş düştüğü yeri değil, tüm ülkenin yüreğini yakmaktadır.

Anadolu’nun her köşesine giden şehit cenazelerinde ana ve babaların metanetleri, ”Vatan Sağ Olsun” deme olgunlukları sarsılmaz bir imanı gösterirken, ay yıldızlı bayrağa sarılı tabuta son kez sarılanların gözyaşları şehit kanlarıyla sulanmış toprağa düşerek toprağı vatan yapmaktadır.

Yüreği yanan ana ve babaların şehit cenazelerinde söylediği sözler bu asil milletin duygu ve düşüncelerinin de bir göstergesi olmaktadır.

Erzurumlu Özel Harekat Polisi Orhan Dilekçi’nin cenaze töreninde baba Mehmet Dilekçi’nin takındığı tavır ve ifade ettiği cümleler bu örneklerden biri olarak hafızalarda yer etmiştir.

Özel Harekat Polisi hemşehrimiz Orhan Dilekçi, Sur’daki operasyonlara katılmış, teröristlerin hazırladığı hain tuzağa basarak yaralanmış ve tedavi için gittiği Ankara’da şehitlik mertebesine ulaşmıştır.

Acı haberi şehidimizin ailesine götüren komutan dünyanın en zor işini yaparak baba Mehmet Dilekçi’ye oğlunun şehit olduğunu söylemiş ve gözü yaşlı babaya “Bizden bir isteğiniz olur mu?” diye sormuş.

Şehit babası olmanın bilincindeki eli öpülesi baba Mehmet Dilek’çi, gözyaşlarını bir eliyle sildikten sonra başını kaldırarak “KOMUTANIM, SUR ESNAFINA SORAR MISINIZ, OĞLUMUN HER HANGİ BİRİNE BORCU KALMIŞ MI? VARSA ÖDEYELİM.” diyerek, vatan borcunu ödemiş bir evladın, kul hakkı ile gitmeyeceğinin de hassasiyetini göstermiştir.

Şehit babasının sözleri, tüm dünyaya ”Böyle bir inanmışlıkla kim baş edebilir ki? “ mesajını vermiştir.