Dünya hızla değişiyor. Dönüşüyor. Üretenler bir adım öne çıkarken üretemeyenler hep gerilerde kalıyor.

1960'larda ilkokula giderken öğretmenimiz Türkiye'nin kendi kendine yeten yedi ülkesinden biri olduğunu gururla, sevinçle bizlere anlatırdı.

Özellikle 1990'lara kadar Türkiye tarımda ve hayvancılıkta ürün almayan, ürün satan ülke görünümündeydi.

24 Ocak kararları ve Özal politikalarıyla Türkiye ağır ağır bu özelliğini kaybederken köylerden şehirler önü alınamayan bir göç başladı.

Artık tarlalar ekilmiyor, dünün üreten, kendi kendine yeten ülkemiz artık özellikle 2000 sonrası dışarıdan buğday, hayvan hatta saman ithal etmek zorunda kalıyordu.

M.E.Bakanlığının başlattığı taşımalı eğitim köylerin tükenmesine sebep olan etmenlerden biri olurken çıkarılan büyükşehir yasasıyla tarihi köyler mahalle, hatta sokak oluyordu.

Böylece kadim kültürler, hikayeler, maniler yerlerini iğdiş edilmiş kent kültürüne bırakıyordu. Her yıl aratan oranda insan şehre göç ediyor, köyler boşalmayı sürdürüyor.

Hükümetlerin aldığı siyasi ve ekonomik kararlar sonucu tarımsal ürünlere de özellikle buğday, arpa, çavdar'da teşvik kaldırılırken şeker pancarı üretiminde kota getiriliyordu.

1985 yılında başlayan canlı hayvan ithalatı hayvancılığa ciddi zarar verirken hububat ithalatı geçen sürede artışını devam ettirerek köylerdeki üretime ciddi zararlar verdi.

Tüm bu olumsuzlukların giderilebilmesi için devlet acilen şu tedbirleri almalı ve denetlenebilir, kontrol edilebilir ve "Sayıştay'ın denetçileri tarafından denetlenmelidir. Yapılan çalışmalar Adalet bakanlığının denetimine açılmalıdır. Bunun için;

1-Köy çocuklarının okullarına kendi köylerinde gitmesi sağlanmalı, taşımalı eğitimden kesinlikle amasız, fakatsız vaz geçilmelidir.

2-Köylerde oturanlara, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlara devlet modern, gelişmeci, ve teşvik edici önlemlerle her türlü sosyal hakları sağlamalıdır.

3- Köylülerin ürettiği ürünlere devlet kesinlikle sübvansiyon uygulamalı, destekleme paketleriyle desteklenmeli bu işi Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla tüm yanlış olabilecek siyasi mülahazalardan uzak olarak yapmalıdır.

4-Teşvikler üretilen ürünlerin son tesliminde köylüye peşin ve nakit olarak verilmelidir. Yani adam İstanbul'da oturacak hiç bir üretim yapmayacak ancak Erzurum'da veya başka bir ildeki tarladan tarım desteği alacak. İşte devlet bunu kesinlikle yapmayacaktır.

5-Tarım kooperatifleri kesinlikle denetlenmeli her türlü yolsuzluğun, haksızlığın önü kesilmeli, seçilen başkanlar en fazla sekiz yıl görev yapmalıdır.

5- Bir zamanlar Anadolu'yu yeşerten Köy Enstitülerinin Ziraat kollarının eğitimleri Ziraat fakültelerine taşınarak Ziraat Fakülteleri Masa başı memur yetiştirmek yerine arazide tarım ve hayvancılık yapacak bilgi, görgü ve tecrübeyle donatılmalı böylece yeni bir köylü türü oluşturulmalıdır. Ziraat Fakültelerine devam edecek öğrenciler büyük oranda köy kaynaklarından seçilip Tarım Bakanlığı tarafından her türlü teknik malzeme ve diğer yan imkanlarla desteklenmelidir.

6-Veteriner fakülteleri teorik bir kültür aktarma yerinden kurtarılarak mezun olan öğrencileri dünyayla yarışabilecek bilgi, görgü ve deneyimle donatılarak modern çiftlik sahibi olmaları teşvik edilmelidir.

7-Ülkede tarım alanlarında kesinlikle yapılaşmaya müsaade edilmemeli, tarım alanlarında meydan gelecek yapılaşma cinayetle eş tutulmalıdır.Böylece Çukurova, Bafra, Çarşamba, Haran, Ergene ve diğer ekilebilir araziler rant devşirenlerin elinden kurtarılmış olacaktır.

8-Tüm bu yapılmak istenenler bir devlet politikası haline getirilerek siyasi partilerin oyuncağı olmaktan çıkarılmalıdır. Verilecek teşvikler kesinlikle tapuya göre değil hasat zamanında elde edilen net ürüne verilmelidir. Böylece büyük şehirlerde oturup arsa parası almanın yolu mutlaka kesilmelidir.

9-Tohum Islah İstasyonları vakit kaybedilmeden tıpkı 1936 yılında alınan ve uygulamalar sonucunda büyük gelişme ve değişme sağlayan temel üretim politikalarına dönüştürülerek tohumculuğun stratejik bir çalışma olduğunu tüm partilere kabul ettirilmedir.

10-Tarım ve Hayvancılık Enstitüleri açılarak, bilmin ışığında yeni bir tohumculuk politikası geliştirilmelidir. Bunun için yüz yıllardır Anadolu toprağına alışmış tohumlar üretilerek üretici kendi tohumunu kendi üretecek düzeye getirilmelidir. Böylece ebter veya gedeolu tohumlardan insanımız kurtarılmalıdır.

11-Büyükşehir yasasıyla mahalle veya sokağa dönüştürülen tüm köylerin eski adlarına kavuşması kültürel, ekonomik ve dinamik yapıya kavuşturulması zaruridir. Çünkü köyde ahır yapma, merek yapma bile belediyelerin iznine terk edilmiş olması pek çok zorluğu beraberinde getirmiştir.

12-Toprak Mahsulleri Ofisi, Şeker Bank, Panko Birlik, Tariş, Çaykur, Fisko Birlik gibi tarım ve hayvancılığı ilgilendiren kurumlar yeni baştan gözden geçirilerek siyasilerin arpalığı olmaktan çıkarılmalıdır. Gereksiz istihdam yerine ihtiyaca göre ehliyetli ve liyakatli insanların görev yaptığı kurumlar olmasına kesinlikle özen gösterilmelidir. Bu kurumlarda görev alan başkanlar en fazla 4+4 yıl görev yapmalıdır.

Sonuç olarak boşalan köyler için evvela yeni köylü yetiştirmek gerekir. Özellikle Ziraat Fakültesi, Veteriner Fakültesi bu yeni köyün öncü elemanları olmalıdır.

Artık fakültesini bitiren genç arazide toprakla haşır neşir olmalı öğrendiği bilgileri milletin hizmetine sunmalıdır.

Devlet tüm imkanlarıyla bu gençleri ve tarımla iştigal eden köylüleri desteklemeli.....

Bunu yaparken siyasi mülahazalardan uzak, kör politik oyunlardan arınmış devlet politikası oluşturulmalı, tarım ve hayvancılık uluslar arası dev uluslu şirketlerin tasallutundan kurtarılmalıdır.