Yine seher vakti. Ezanlar okunuyor. Bugün Erzurum'da hava bir başka güzel. Açık, berrak bir gökyüzü, hafif esen sabah yeli. Ezan sesleri semaya yükselirken Lala Paşa Camii’ne doğru yürümeye başladığımda aklımdan neler geçmiyor ki....!

Bir zamanlar "Verem hastalığı" halkın verdiği isimle "ince hastalık" insanımızı perişan ediyor. Bir gurup kahraman doktor kolları sıvamış, illa da veremi yeneceğiz demişler. Verem Savaş Derneklerini kurmuşlar. İşte o derneklerden biri İkinci Dünya Savaşı sonunda zor şartlarda Erzurum'da faaliyete geçti.

Röntgen cihazları, modern bir bina içine yerleştirilip akciğer filmleri çekiliyor, gezici ekiplerle köyler taranıyor, geceli gündüzlü çalışarak veremi yenmeye bütün güçleri ile çalışıyorlardı. Yolum bir zamanlar Verem Savaş Dispanseri olarak görev yapan binanın bulunduğu yerden geçerken tüm hatıraların, tüm alın terlerinin izlerinin silinmiş olduğunu, binasının yıkılmış, yerine Millet Bahçesi yapılmış olduğunu görmek ruhuma üzüntü veriyordu...

Yürürken bir zamanlar Erzurum'da kaportacı, motorcu ustalarının ve oto yedek parça satan dükkanların yer aldığı Erzurum Garajının önünden geçiyorum. Artık burası da yok. İş hanı yapılmış.

Karşımda Pelit Meydanı. Osman Bölükbaşı'nın Miting yaptığı alan.. Ne tarihi çeşmesi ne de eski halinden eser yok. Yürürken karşıma Dört yüz yıllık Çortan Mescidi çıkıyor. Restorasyonu yapılan bu mescidimizde kim bilir nelere şahit olmuş..

Kubbeli Bakırcı Cami. Taş bir bina. Muhteşem ve görkemli.. Şimdilerde olmayan ancak 1925 yılından itibaren Erzurum'da resmi olarak kurulan ve 1963 yılına kadar aralıksız hafız yetiştiren Bakırcı Medresesi... Hocaları Sakıp Efendi, Hüseyin Efendi, Yusuf Efendi, Tabur İmamı Hasan Uludağ Efendiyi hatırlatıyorum. Cumhuriyet döneminin ünlü hafızları burada yetişmişler. Ama bina yol çalışmalarına kurban gitmiş ve yok olmuş...

Yüz metre yukarıda dört kubbeye sahip bir muhteşem anıt ve minare karşılıyor. Boyahane Cami ve Boya Hane Hamamı.

Yürümeye devam ederken Evliya Çelebinin methine mazhar olmuş milyonlarca insanın su içtiği Cennet Çeşme... Lülelerinden sular şırıl şırıl akarken Lalapaşa Otoparkı yapılırken tüm su kaynakları birbirine karışınca Cennet Çeşmesi de orijinal suyunu kaybetmiş.

Yürürken Eski Müftülük binası karşıma çıkıyor. Halbuki burada 1310 yılında İlhanlılar tarafından yapılan 18 odalı muhteşem Sultaniye Medresesi vardı... 1859 depreminde yıkılmış, 1911 yılında ise tamamen ortadan kaldırılmış, Erzurum'un ve bölgenin en büyük kütüphanesine sahip bu medrese yok edilmişti.

Burada Medrese, Hamam ve Kâbe Mescidi ile birlikte birde iptidai mektep asırlarca görev yapmış. Ne yazık ki bugün hiçbirinden iz kalmamış..

İşte karşımda 1560 yılında yapılmış ve günümüze kadar görevini yapmış Lala Paşa Camii...Nice alimler kürsüde vaaz vermiş, nice imamlar mihrapta namaz kıldırmış, nice müezzinler ezan okumuştu.

Caminin orijinal bir özelliği de girişte minareye yakın yerde mermer levha üzerine güzel bir hatla yazı sizi karşılar. Bu 4. Mehmet'in Fermanıdır. 23 kalem maldan vergi alınmaya diye gönderdiği fermanı duvara nakşedilmiş.

Namaz bitiyor ve kapıya çıkıyorum. Erzurum'un en yaşlı iki kestane ağacı var. Muhteşem görünüşleriyle ve iri yapraklarıyla sanki kendi hallerinde yaratanı zikrediyorlar...