Milli Parklar Alan Rehberi

Sultan II. Abdülhamit genç yaşta tahta çıkmış, çok çabuk meclis toplanmış, Kanun-i Esasi hazırlanmış, Osmanlı Devleti yeni yönetimine kavuşmuştu.

Ancak Meclis çalışmaya başladığı günlerde, her etnik gurup başka bir telden dem vurmaya başlamış, Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Arnavutlar, Araplar ve devlet içinde ki güçlü guruplar yaklaşmakta olan savaşa devleti aliyeyi sokmaya çaba göstermekteydiler.

SAVAŞ BAŞLIYOR

Aradan bir yıl geçmeden ufukta Osmanlı-Rus Savaşı belirmiş, genç padişah daha ne olduğunu anlamadan kendini savaşın içinde bulmuştu.

Eskiler bu savaşa 93 savaşı demekteydiler. Kafkaslarda, Balkanlarda kanlımı kanlı bir savaş başlamış, her geçen gün Osmanlının aleyhine işliyordu.

Savaş bir milletin topyekûn maddi ve manevi imkânlarını ortaya koyup, düşmana galip gelmesi çabasıydı. Bu çabada Ruslar sürekli kendilerini yenilerken ne yazık ki Osmanlı ilave silah, teçhizat ve askerini yenileyemiyordu.....!.

Gazi Osman Paşa Pilevne'de mevcut kuvvetleriyle Rus ordusuna karşı direnirken, Gazi Ahmet Muhtar Paşa Kars önlerinde başlayan ve Yahniler, Gedikler, Alacadağ, meydan muharebelerini kazanmış beşinci meydan muharebesini 15 Ekimde yapılan Akçadağ muharebesini kaybetmiş ve orduya Sarıkamış önlerinden Erzurum Aziziye Tabyalarına doğru geri çekilme emrini vermişti. Horum düzünde, Pasin Ovası'nda, Deveboynunda Rus ordusuyla savaşarak binlerce şehit vermiş ordu 4 Kasım 1877 de Aziziye Tabyalarına çekilmişti.

Kış gelmiş, kar yağmış, sıcaklık eksi 20 derecelere ulaşmış, asker aç, susuz, perişan bir halde Mecidiye, Aziziye, Hamidiye tabyalarına yerleşmişti. Asker yorgun, bakımsız, uykusuz ve perişandı.

Kars yaylalarından evini, köyünü, kasabasını bırakan muhacirler, kafileler halinde Erzurum'a gelmiş, bir taraftan iç Anadolu'ya doğru müthiş zor kış şartlarında insanlar çoluk , çocuk, genç, yaşlı ihtiyar Sivas'a doğru kar altında yürümeye başlamıştı. Görünen manzara pek fenaydı. Ancak Dadaşlar, Paşa Hanımlar Erzurum'u terk etmeye niyetleri yoktu. Şehri savunacaklardı. Düşmanla savaşmadan şehri teslim etmek yoktu.

RUSLAR ERZURUMU TESLİM EDİN DİYE HABER YOLLUYOR

Ruslar elçi yollayarak Gazi Ahmet Muhtar Paşadan şehrin savaşmadan teslimini istediler. Paşa Erzurum halkı adına gelen heyetteki Emek Bayraktar, Mutanağa, Gül Ahmet, Arap Ali'yi dinledi.

Emek Bayraktar: "Paşam Paşam duyduk ki kendini bilmez bir kaç kişi şehri terk edip Bayburt istikametine gidelim demişler... Onlar kendini bilmez bir kaç kişi... Biz şehri savunmaya kararlıyız. 10 yılda göz nuru, el emeği, alın teriyle yaptığımız tabyalar yere serilmediği sürece, her Erzurumlunun bedeni tabya olup yere düşmediği sürece biz şehri savunacağız. Erzurum Tarihte Türk'tü, Bugün Türk'tür, Yarında Tük kalacaktır" dedi.

Paşa bunun üzerine Rus elçisine dönerek şehri savunacaklarını ve teslim etmeyeceğini söyleyerek geri göndermişti.

Kar diz boyuna ulaşmış, soğuklar bastırmış, ancak Erzurum halkı düşmana karşı birer İman abidesi olmuştu. Şehir hazırlıklıydı. Zaten geride çocuklar, genç kızlar, gelinler, dedeler ve nineler ile muhacirler vardı. Ancak hepside birer kahraman asker gibi imanlıydılar.

Yatsı ezanları okunmuş, namazlar kılınmış, kandiller söndürülmüş, ertesi sabah kopacak fırtınaya hazırlık olsun diye şehir uykuya geçmişti.

RUSLAR ERMENİLER YARDIMIYLA GECE BASKINI YAPIYORLAR

Hani derler ya "su uyur, düşman uyumaz". İşte bu deyim gerçekleşmiş, şehirde bulunan Ermenilerden bir kısmı yöre elbiselerini yanına alarak Sivişli köyünde karargâh kurmuş olan Rus komutana gitmiş, "Bizi sizi gece tabyalara sokarız demişlerdi". Dediklerini yapan bu hainler giydirdikleri yöre elbiseleriyle geceleyin patika yollardan geçerek sessizce Aziziye üç tabyasındaki nöbetçilere yaklaşmış, nöbetçilerin parola nedir diye sorması üzerine parolayı bildikleri için söylemiş, böylece nöbetçileri gafil avlamışlardı. Nöbetçileri şehit eden Rus askerleri Aziziye üç tabyasının merdivenlerinden aşağı inerek uykuda uyumakta olan 1300'den fazla askeri süngüleyerek şehit etmişlerdi.

Aziziye üç tabyasının işini bitiren Rus askerleri gece karanlıkta Aziziye iki tabyasına yönelmiş, ancak burada çarpışmalar başlayınca Aziziye bir tabyası komutanı Yarbay Bahri Bey askerlerini uyandırıp karşı hücuma geçmiş, ancak çatışmada yaralanmış kolu şarapnel parçasının çarpmasıyla parçalanmış, bütün acısına rağmen yaralı yaralı harbe devam etmişti.

Bu arada şehre haberciler gönderilmişti. Sabah ezanları okunmak üzere olayı duyan Ayazpaşa Cami müezzini Abdullah Efendi olmuştu.

Abdullah Efendi davudi sesiyle ezanı okumuş, Rusların tabyalara girdiğini halka haber vererek, "Ey ümmeti Muhammed! Aziziye Tabyası'na düşman girmiş. Eli silah tutan, dinini, milletini, namusunu seven tabyalara koşsun...!" Diye bağırmaya başladı.

ERZURUM HALKI TABYALARA KOŞUYOR

Bu ses şehirde dalga dalga yayılmış, yataklarından kalkan şehir haklı bıçakla, satırla, kazmayla, kürekle, değnekle yalın ayak, başı açık Allah Allah diyerek Top dağına Askerin imdadına koşmuştu.

Mehmet Arif Beyin tasviriyle iki asker birbirine girmiş, sivil ahalide onların arasına karışmıştı. Cephe içinde savaşan hanımlar olduğu gibi "o gün Erzurum'dan bir hayli hanım savaşan askerlere çamaşır sepetleriyle ekmek, peynir, zeytin, bazıları testilerle su getiriyor ve teşvik edici bir çok da söz söylüyorlardı.

Dönemin Erzurum Valisi Kurt İsmail Paşa çektiği telgrafta Dadaşların kahramanlığını anlatırken şu ifadeleri kullanmıştı. "Erzurum ahalisinin sabi sıbyan, kadın erkek hepsi birden istihkamlara koşarak savaş ve kavga esnasında askerlerimize su vermiş, düşmana karşılık vermek gibi hizmetlerde bulunarak, gayret ve dayanıklıklarını gösterdikleri teşekkürle birlikte arz ederim"

Savaş meydanında at üzerinde elinde kırbaçla oradan oraya giden Rus kumandanına yerden aldığı keskin bir taşı iman kuvvetiyle fırlatıp komutanı kafadan yaralayıp yere düşüren Topal Gülizar da günün kahraman kadınları arasındaydı. Kartol Piro, Name Kadın, Fatma Abla ve daha niceleri bu destanın kahraman kadınlarıydılar.

NENEHATUN SAVAŞ MEYDANINDA

Şehrin bir başka evinde yanan bir duvar içindeki bir şömine, 17-18 yaşlarında Çeperli köyünden şehre muhacir olarak gelmiş bir gelin, kundakta bir bebek. Dışarıda Urusun tabyalar girdiğini bağıran insan sesleri. Duvara aslı bir satır. Birden genç gelin kundaktaki çocuğunu alıp ateşin yakınana koyup bak evladım baban şehit oldu, amcan yaralandı, düşman Aziziye tabyalarına girmiş, artık benim burada durmam mümkün değildir. Unutma "Türk çocuğu babasız büyür ama , vatansız büyümez". Seni Allah'a emanet ediyorum der ve satırı aldığı gibi sokağa fırlar. Koşar koşar Aziziye'ye vardığında Güneş bütün ovayı aydınlatmış, kadınlı erkekli dadaşlar Allah Allah sesleri ile ovayı inletmektedir.

Şehrin bir başka köşesinde ise "Daha ne uyuyorsunuz Erzurumlular!... Moskof Aziziyeye tabyasını bastı Erzurumlular! Erlerimizi kesti Erzurumlular! Namus gecesi bu Erzurumlular! Tüfek yoksa , tabanca yoksa, çifte de mi, baltada mı, satırda mı yok evinizde... Namus gecesi bu, Moskof Aziziyeyi bastı Erzurumlular! Daha mı uyuyacaksınız!... Kalkın koşun yetişin Erzurumlular!.... diye bağırıyorlardı.

Orta yaşlarda adı Umuhan olan bir kadın duvardaki çifteyi kaptığı gibi mahalledeki bir kaç kadınla Topdağı'na doğru koşmaya başladılar. Koşuyorlar koşuyorlardı. Birden Umuhan adlı kadının göğsünde şiddetli bir ağrı başladı. Artık yürüyemiyor nefesi kesiliyordu. Derken dizlerinin bağı çözüldü Topdağı'nın yamacında yere düştü. Ruhunu teslim etmişti. Ama ona bakan , aldıran hiç kimse yoktu. Koşuyorlardı.

Şehir halkı Topdağı'na iki koldan yaklaşmakta idi.Birinci kol Karskapı'dan çıkıp Aziziye Tabyası'na koşarken Kurt İsmail Paşa koşanları disiplinize etmeye çabalarken diğer bir kol Gölbaşı, Firdevsoğlu Kışlasının altından geçerek dağa tırmanıyorlardı.

Bu durumu gören Gazi Ahmet muhtar Paşa: "Aferin koca Erzurumlular. Bende sizden bunu beklerdim. Acele etmeyin; düşmana birlikte saldıracağız" derken koşanlar bu sözü dinleyecek durumda değillerdi. Kaptan Mehmet Paşa İki Tabur askerle hareket ediyor, bir an önce Aziziye yetişmek istiyordu.

YARBAY BAHRİBEYİN KAHRAMANLIĞI

Bu arada Yarbay Bahri Bey yaralanmış kolu parçalanmıştı. Bütün bu acıya rağmen düşman hücumu yönetiyor, yarasını kimselere belli etmemeye çalışıyordu. Fakat onunda bir tahammül sınırı vardı. gönderdiği haberde kendimi kaybedeceğim, acil olarak yerime bir komutan gönderin demekteydi. Tüm bunlar yaşanırken Kaptan Mehmet Paşa 'süngü tak hücum' emrini verdi.

Öyle müthiş sahneydi ki Allah Allah sesleri, kılıç şakırtıları, patlayan silah sesleri ortalığı kan gölüne dönüştürmüştü. Düşman kaçıyor sivil ve askerler kaçan düşmanı kovalıyordu.

Topdağı'nda bulunan İngiliz Levant Herald gazetesi muhabiri yaşananları anlatırken bir yerde "Kırımlı Tabyası'ndan Mecidiye Tabyasına kadar olan mesafe ateş içindedir. Bu esnada ben dahi atıma bir mahfuz vurup yarım saatte Topdağı'na vasıl oldum. Ne bakarsın Ruslar ve Türkler boğaz boğaza kavga etmekte idiler.Topdağı'nın Deve Boynuna nazır olan tarafı insan leşleriyle kaplı idi. Ahmet Muhtar Paşa'nın tabiriyle hendekler düşman leşleriyle dolmuştu. Bu arada 60 kadar Müslüman Kadın Osmanlı yaralılarını tedavi etmekte idiler".

23 Birincikanun(Aralık) 1937 tarihli Doğu Gazetesinde Yaşar Baba ile yapılan röportajda Aziziye destanını uzun uzun anlatırken savaşın bitiminde Ruslar leşlerini bırakarak kaçmışlar veya alıp götürmüşler. Bizim şehitlerimizde alanda toplanmış ve 10 Kasım sabahı kireçledik ve yine kapattık.

TABYALARDA ANIT MEZARLAR YAPTIRILIYOR

1950 sonrasında 3. Ordu komutanı Nurettin Baransel 93 harbinde defnedilen şehitlerin mezarlarının düzenlenmesini istemiş teşkil edilen heyette 3. ordu Kurmay Başkanı Korgeneral Ragıp Gümüşpala, Belediye reis vekili Cemil Bey, Müftü Solakzâde Sakıp Efendi, ve gazeteci Veysi Salman'dan oluşan heyet Müftü Sadık Efendi nezaretinde açılarak 50 kadar hazırlanmış bez torbalar içine konulmuş olan naaşlar abidenin sağ tarafına düşen kısımda hazırlanmış olan yerlerine konulmuşlardı.

Ancak alanın farklı yerlerine defnedilen şehit mezarları unutulmuş, kar ve fırtına üzerlerini toprakla doldurmuştu. 2012 yılı haziranında alanı gezen Abdurrahman Zeynal üzerleri toprakla dolmuş olan bu mezarları yeniden gün yüzüne çıkmasına sebep olmuş Pusula Gazetesi muhabiri ve Doğan Haber Ajansı muhabirini alarak 9 Kasım 2012 yılında tabyalara giderek konuyu haber olarak kamu oyuna açıklamış, alanın üç ayrı yerinde tespit ettiği aziz şehitlerin mezarları ilerleyen yıllar içinde yeniden çevre düzenlenmesi yapılarak şehitlikler bugünkü şekle getirilmiştir.

Yine Abdurrahman Zeynal'ın 13 Temmuz 2013 tarihinde dönemin valisi Ahmet Altıparmak'ı bilgilendirilmesiyle birlikte 9 Kasım Aziziye Tabyaları yürüyüşü başlatılmıştır.

Bu yıl yapılacak yürüyüşle altıncısı gerçekleşecek olan "Torunlar ecdadına yürüyor" yürüyüşüne tüm vatandaşlarımızı bekliyor, saygılar sunuyoruz.