İki ay önce yazıya ara vermeye karar vermiştim. Ancak gelişen ve değişen olaylar beni aşağıdaki ikazı yapmaya, görevlileri açıklama yapmaya mecbur etti.
Değerli dostlar. Umarım anlayışla karşılarsınız.
Tarihin derinliklerinden günümüze ismi değişik adlarla ifade edilmiş olsa bile Erzurum Türk yurdudur… Türkmen yurdudur… Dadaşların yurdudur… Bu asla değişmez değiştirilemez.
Hoca Ahmet Yesevi’nin talebelerinin yurdudur. Horasanda Horasan Baba, Yağanda Yağan Baba, Toparlak köyünde Toparlak Baba, Dumlu’da Dumlu Baba, Erzurum’da Pir Ali Baba, Kandilli’de Kandil Baba, Aşkale’de Sarı Baba, Karayazı’da Söylemez Baba… Mezarlarıyla bu coğrafyaya mühür basmış Türkmen ulularıdır.
Milattan önce dört binlerde Oğuz boyları bu bölgeye yerleşmiş altı bin yıldır bu bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Dede Korkut Hikâyeleri, Köroğlu destanı bu topraklarda yazılmış, ruhlara, gönüllere nakşedilmiştir.
Tarihi köy ve kasaba adları bunu tescil etmektedir. Saka Türkleri, Kıpçak Türkleri, Ahıska Türkleri, Kerkük ve Tebriz yörelerinden getirilip iskân edilen Oğuz Türk boyları bu gerçeğin ifadesidir.
Tarihte Oğuz boylarından olan ve adına tarihi süreçte “Urum” adı verilen bugün Gürcistan’da ve Rusya’da yaşayan 1990 sonrası bu bölgeden alınıp Yunanistan’a götürülen “Urumlar” da öz be öz Oğuz Türküdür.
Yine Abbasi Halifesi Mehdi Abbas tarafından Kerkük havalisinden getirip Erzurum’un Mehdi Efendi ve Sultan Melik mahallelerine 765-775 yılları arasında yerleştirilenlerde Türklerdir.
12. asırdan sonra bölgeye gelen batılı seyyahlar bile “Erzurum Turkmanianın Başkentidir” demek suretiyle bu tarihi gerçeği kayıtlara geçirmişlerdir.
1048 tarihinde Büyük Selçuklu Ordusu komutanı İbrahim Yınal tarafından Pasin Ovasında Bizans-Gürcü ordusunu mağlup edip Anadolu kapılarını Türk Milletine açanda Türk askerlerinden başkası değildir.
Mardin’de Artukoğluları, Erzurum’da Saltukoğulları, Elazığ-Erzincan yöresinde Mengücekoğulları, Diyarbakır’da Akkoyunlular, Karakoyunlular, Tunceli bölgesinde Harzemşahlar, Van, Erciş, Ahlat, Adilcevaz, Tatvan bölgesinde diğer Türk boyları çoktan yerleşmiş ve buraları Türk yurdu haline getirmişlerdi bile…
Ancak bölge tarih boyunca acılarında yeri, yurdu oldu. 1243 yılındaki Kösedağ savaşının kaybedilmesiyle birlikte çok can kaybetti. Çok kan aktı. Bu yetmezmiş gibi 1350 sonrasında Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenler arasındaki savaşlar neredeyse Erzurum’da insan neslini sonlandırdı.
Tam işler düzelecekken bu sefer Timur orduları bölgeyi kan gölüne çevirdi. Tük kıyımı devam ediyordu. 1500-1700 yıları arasında Osmanlı-Safevi savaşları yani iki Türk devletinin savaşları bölgede Türk nüfusunun kırılmasına sebep oldu.
Yavuz Sultan Selim Şah İsmail arasındaki Çaldıran Savaşı ve arkasında meydana gelen Türk kıyımı yine bölgenin acılarına acı kattı. O güne kadar bölgede “Erzurumlu, Bayburtlu, Hınıslı, Samsunlu, Tekelu” adlarıyla anılan Türkmen boyları Doğu Anadolu’dan Güney Azerbaycan’a giderek yerleşti. Böylece bölgenin ilk demografik yapısı yeniden şekillenmeye başladı.
Kanuni Sultan Süleyman Irak seferi sonrası Dulkadir Türkmen Aşireti Mirza Mehmet Bey ve Mirza Ali Bey yönetiminde Erzurum’a iskân için görevlendirdi. Dulkadir Türkmenleri Erzurum’da iskân edilirken Erzurum Eyalet Merkezi haline getirildi. Rus Harpleri esnasında Kafkasya’da başlayan muhacirlik hareketi Kafkasya’dan Erzurum’a yeni göçlerin gelmesine sebep oldu.
1877-78 Osmanlı Rus Savaşı Türk Miletli için acılardan acı seçti. On binlerce Türk evini köyünü, kasabasını ve şehrini terk ederek Sivas, Amasya, Kırşehir, Nevşehir, Yozgat hatta Ankara’ya kadar giderek yerleşti. Bölge Türk nüfusu bakımından yeni bir fakirleşme yaşadı.
Birinci Dünya Savaşı ve Rus istilası sonucu bir milyon yetmiş sekiz bin insan yeniden muhacir oldu. Muhacirlerden en az 200.000 kişi yollarda hastalık, açlık, donma ve çeteler tarafından şehit edildi. Erzurum nüfusu 815.000 den 200.000’lere kadar düştü. Şehir merkez nüfusu 80.000’lerden 8.000’e düştü. 1914 Kayıtlarına göre şehirde 1345 Kürt yaşıyordu. Yanı seksen birde bir idi.
Özellikle 1917 Ekiminde Ruslar bölgeyi terk ederken silahlarını Ermeni çetelerine verdiler. Ermeni Çeteleri üç dört ay içinde 50.000’den fazla Müslüman Türk’ü şehit ederek bölgeden kaçıp giderken geride tam bir enkaz, acı ve gözyaşı bıraktılar.
Savaştan sonra şehir toparlandı. Büyümeye başlarken 1926-1936 yılları arasında Revandan getirilen muhacirler Köprüköy, Tekman, Hınıs, Karayazı ve Karaçoban bölgesine yerleştirildiler. Çünkü bu bölgede nüfus çok azdı.
1980’e kadar nüfusun gelişme seyri Türk nüfusun ağırlığı tartışılmayacak kadar büyüktü. Bu yıllarda Tortum, Oltu, Narman, İspir bölgesinden getirilip yerleştirilen Türkler çoğunluğu teşkil ediyordu.
1980 sonrası terör ve PKK belası bu bölgeden Türk göçünü hızlandırdı. Bugün geldiğimiz sıkıntının başında bu ideolojik etnik ve terör belasının olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Son kırk yıldır devam eden terör belası binlerce ailenin yerini yurdunu terk ederek batıya göçmesine sebep oldu. Yavi, Çiğdemli katliamları işin en acı tarafıydı. Şimdi birileri çıkmış bu tarihi gerçekleri algı yoluyla değiştirip olmuş olayları yok sayarak Erzurum’u kabullenmek istiyorlar.
Tam bu noktada akademisyenleri, tarihçileri şehri ve ülkeyi yönetenleri tarihi göreve çağırıyorum. Artık gelin görevinizi yapın. Gerçeği belgeler ışığında bölge insanına, tüm ülkeye ve dünyaya anlatın. İnsanları yalan yanlış bilgilerden kurtarın. Erzurum’a ciddi yatırımlar ve iş sahaları açarak “Türk Göçünü” önleyin.
Bu vesile ile hükümeti, yetkilileri ve akademisyen tarihçileri açık, seçik, anlaşılır açıklamaya davet ediyorum. Bu önümüzü aydınlatacak tarihi bir zorunluluktur.