Sözlerime nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bir mahalle kültürüyle büyüyen bir çocukluk ve gençlik dönemini bu mahalleyle birlikte geçiren biri olarak mutluluklarımı sizinle paylaşmak istiyorum.
Zafer, kim bu zafer?
Bakırcı mahallesinde büyüyen herkes bilir bu zaferi zafer bizim maskotumuz zafer bizim gülümüz, zafer bizim mahallemizin neşesi ve zafer bizimle büyüyen bir mahallenin  zihinsel engellisi.
Ama biz onu hiçbir zaman zihinsel engelli olarak görmedik çünkü biz mahalle kültürüyle büyümüş mahallenin her türlü neşesine katkıda bulunmuş her türlü acıyı birlikte paylaşmış bir çocukluk ve gençlik yılları geçirdik.
İkliman annemiz. Aliye yengemiz, bakkalımız, imamımız, kedilerimiz, köpeklerimiz ve hatta mahallemizde cirit atları bile besleyen ağabeylerimiz bize insan ve hayvan sevgisinin en güzel örneklerini yaşatmışlar bizi bu kültürle büyütmüşlerdir.
Okula gidiyoruz aynı okul öğrencileri sabah mahallenin belirli noktalarında buluşur ve bir kuvvet ve neşe içerisinde ve sohbet ede ede sabahın buz gibi ayazını giydiğimiz MES LASTİKLERİN kara her dokunuşta çıkardığı o ahenkli sesi bir müzik edası hissederek okulumuza geldiğimizi hiç anlamazdık.
Eve döndük bakırcı mahallesi herkes akşamın planını yapıyor. Hizekler çıkacak yarış başlayacak bir kavga şeklinde değil yarışın her sonucunu lehe çevirecek bir sonuçla cennet çeşmesinin başından başlayıp aralarda kurduğumuz atlatmalardan atlayarak şimdiki Ziraat bankasının önüne kadar bilmem birkaç dakikada inişimizin güzelliğini unutmak mümkün mü acaba.?
Eve gelmişiz annemiz evde yok! Hiç önemli değil ;
Aliye yengemiz, İkliman annemiz, Ayşe annemiz bize hemen sahip çıkar kok kömürü ile yanan kuzine sobasının bulunduğu odaya alır birkaç dakika içerisinde turşu ekmek ve Allah ne verdiyse önümüze gelir ve böylece bu mahalle içerisinde hiç kimse ben evde yok’um ama acaba çocuğuma ne oldu hissine kapılmazdı çünkü ne olduğunu bilirdi.
Yine bir kış akşamı evde oturmuşuz gür bir ses GODİDE BEŞE, GODİDE BEŞE, GODİDE BEŞE diye bağırıyor annemiz gözlerimizde ki ışıltıyı fark edip sakladığı birkaç kuruştan 3-5 kod GODİDE BEŞE alır ve bu bir kış boyu sürüp giderdi.
Ahmet amca oğullarına tembih ediyor; Hasan, Hüseyin, Ali görürsünüz ki Dürdane (annem) hanım çeşmeye suya gidiyor elinizde her ne iş olursa olsun bırakacaksınız ve önce Dürdane teyzenizin suyunu getireceksiniz işte  bu kültürün çocuklarıyız.Evlerde televizyon yok belki birkaç evde radyo var telefon dersen zengin evlerde ama olsun kimin ihtiyacı varsa kim bir yakınını aramak isterse İkliman anne sağ olsun koşar gider onun kapısına derdini söyler telefon konuşmasını yapar derdini söyler giderken İklıman anne birde ona evde ne varsa Allah ne verdiyse koltuğuna koyar güler yüzle uğurlardı.
Bakırcı mahallesi bu ; daha ne anlatayım ki?
Sabah çamaşırlar yıkanacak hava eksi 40’soğuk ama yapacak bir şey yok onlar o soğukta yıkanacaklar. Maltızlar kok kömürü ile  yanacak(Tenekenin içerisi tuğla ile döşenmiş) o kok kömürünün zehirli gazı dışarıda tamamen bitince Maltız içeri alınır hem ısısı ile banyo denilen yeri ısıtır hemde büyük kazanlar ,içerisinde çamaşırlar yıkanırdı
Evet bununla bitmez yıkanan çamaşırlar bahçeye çıkarılır asılır o ayazda kuruması beklenir ama nerede çamaşırlar adeta buz heykellere dönmüştür, bunları toplamak artık bir başka güzelliktir bizim için.
Not: Mustafa Nail Katkat'ın katkısıdır.