Bu ihbardan sonra anladım: Bu ülkede fahiş fiyat uygulanmasının niye hala var olduğunu!

Bütün yollar tüketiciyi değil, kazıkçıyı koruyor!

Ve kazıkçılara kalkan olan bakanlık!

Siz bir tüketicisiniz.

Bu sabah evinizden çıktığınız bir şarküteride yahut da markette alış-veriş yaptınız.

Diyelim ki alış verişiniz beş yüz lira tuttu.

Kasiyere kredi kartınızı uzattınız.

“Lütfen buradan alınız!”

Film tam da işte orada başlıyor.

-Efendim kredi kartı geçerli değil, İBAN’dan ödeme yapmalısınız!”

Ne demek yani?

İşte o demek; yani birilerinin laüsel olması demek, yani bu ülkede birilerinin kendini denetimden azade görmesi demek, yani ve en kötüsü de bu ülkede artık halkın devlete olan inancını yitirmesi demek…

Ortada devlet olmayınca esnaf da istediği ticari uygulamayı meşru görüyor.

Siz duyarlı bir vatandaşsınız, anında bu vaziyeti 112 ihbar hattına bildiriyorsunuz.

Bu 112”yi asla hafife almayın; hakikaten bir ihbar hattı…

Bir: Hemen aramanıza cevap veriyorlar.

İki; Sizi doğru biçimde yönlendiriyorlar.

Ve en önemlisi de yapılan ihbarın takipçisi oluyorlar.

Siz dediniz ki ben bir tüketici olarak şu işletmede kazık yedim, haksızlığa uğradım ya da fahiş fiyat uygulandı.

O 112 size anında Ticaret Bakanlığı’nın Alo 175 no’lu hattına yönlendiriyor.

Güya derdinizi o hatta anlatacaksınız.

Tamamen palavradan ibaret bir düzen…

Size yalnızca “Bakanlığa yazılı başvuru yapın” diyen mekanik bir ses.

Güven yok, adalet kaçkın, devlet tartışmalı…

Sayın bakan ben önce sizden şikayetçiyim.

Sizi aşmam mümkün olmadığına göre, beni kazıklayan kitapsızla hesabım ahirete kalır.

Evet; o 175’in ucunda mekanik de olsa size cevap veren bir ses var, ama o ses size niye şikayette bulunmamanız için öyle gerekçeler sıralıyor ki, aklı olan biri anında telefonu kapatır!

Şimdi anlıyor musunuz aynı gün içinde markette aynı ürünün niye üç defa zamlandığını?

Marketleri çağrı merkezleri bile Ticaret Bakanlığı’ndan daha insaflı.

En azından akla ziyan değil:

“Ben kazıkçının yanındayım” diyor.

Meğerse, Ticaret Bakanlığı şikayetleri engellemek için ne kadar yol varsa denemiş!

Sayın Bakan, oysa size güvenmiştik.

Misal; size diyor ki “bakanlığa gidip yazılı şikayette bulunun!”

Bu çağda sizi ıslak imzalı mektup göndermeye, yani şikayet etmemeye yönlendiriyor.

“Bekçi Murtaza ‘Hemşerim kanun bu’ derdi…”

Ticaret Bakanlığı da o yalancılıktan koyduğu uygulama üzerinden millete diyor ki, “hemşerim yediğin kazıkla kal.”

Olay budur.

Fahiş fiyatla mücadele ediyoruz cümlesi ise kocaman bir palavradır.

İlgili bakanlığın telefonları bile çaresizce çalıyor.

Bu şehirde gerçekten bir Ticaret Odası ve gerçekten bir Ticaret Borsası olmuş olsaydı, elbette ki dümbelek bu şehri parmağında çeviremezdi.

Ticaret Bakanlığını zaten saymıyoruz.

Vatandaş devlete ve millete kazık atan bir sahtekarı telefonda ihbar etmesine ediyor, ama karşıdaki ses “Lütfen şikayetinizi yazılı olarak bakanlığa bildiriniz” diyor!

Yine de siz dua edin ki bu temaşa karşısında, maktul değil de müştekisiniz!

Acaba Birleşmiş Milletlerden ya da NATO’ndan da yazı alalım mı!?

“Hamili kart yakınımdır” misali!

Gördük ki bu fahiş fiyatla mücadele tamamen bir düzmeceden ibaretmiş.

Ticaret Bakanlığı, vatandaşın şikayetini engellemek için elinden gelen ne varsa hepsini yapıyor!

Piyasa denetimi ise, tamamen kamuoyunun gazını almaya dönük!

Siz oturup kalkın dua edin!

Ya aynı Ticaret Bakanlığı, şikayette bulunduğunuz için o iş yeri yerine size ceza kesseydi!

Düşünün ki o iş yeri eski bir FETÖ’cünün ya da iktidar taraftarının…

Sizi ölümden hangi kuvvet kurtarabilir!

Siz fahiş fiyatı işte o zaman görürsünüz,

Sen misin ihbar eden?

Jetonlu telefonla ihbar et, emniyette ol!

En azından FETÖ yıllarca böyle idare etti.