Arslan yattığı yerden bellidir. Ey eğitim; sen neredesin, niye bizlerden bu kadar uzaktasın?

Arslan yattığı yerden bellidir. Bütün davranışlarımızı eğitimlerimiz belirler. Çok eğitimli olarak bilginin tersine iş yapıyorsak problem o zaman karakterle, kasıtla veya ailedeki iç eğitimle izah edilebilir!

Temizlik konusunda kimse masum değildir. Ne biz vatandaşlar ne yönetenlerimiz ve nede siyasiler; hele ki siyasiler masum değillerdir! Genel temizlikten, ruh, beden, çevre temizliğinden ne kadar söz edebiliriz? Ve temizlik hakkında ne kadar doğru bilgilere sahibiz?

Temizliğe kişi olarak uymamızın yeterli olmadığını; her kesimin, her ferdin ve her yöneticinin, sivil örgütlerin, bütün kurumların temizlik hakkında acilen bilgilendirilmesi ve kirlilikle savaşa geçmeleri mecburiyeti doğmuştur.

Ağaçlarımızı keserek; yağmur duasına çıkma saçmalığından başlayarak ormanlarımızı korumalıyız!

Sularımızı korumalıyız!

Çöp konusunu halletmeliyiz! Bizim ormanlarımız, şehirlerimiz, denizlerimiz çöplük değildir! Her kesimden ciddiyet lütfen! Demagoji, oyalama, mış gibi mücadelelerin zamanı geçmiştir artık! Durum ciddidir.

Bu kirlilik dünya kamuoyunda paylaşılıyor, yabancılar da görüyorlar ve bu durum utanılacak bir durumdur!

Marmara Denizi; bugün boğulmuştur, belki de son çırpınışları! Belki de bugünden itibaren sadece geçici (palyatif) tedavi yapılabilecek! Bunun sebebi, arıtma cihazlarının sadece göstermelik olduğudur. Belki de çalışmıyor, çalıştırmıyorlar, elektrik gideri var çünkü arıtma cihazlarının! 25 milyon insanın kanalizasyon atığı zavallı Marmara’ya yıllarca boşaltılmış.

“Deniz intikam alır” diye bir söz vardır sahillerde yaşayan vatandaşlarımıza ait! Marmara bu şekilde intikam alıyor; Marmara Körfezi’ni denizsiz bırakıyor!

Şehir merkezlerinde birkaç günde veya her gün çöp almak yetmiyor belki; belki günde iki üç defa çöp almak lazım! İnsanlar dünyanın vergisini ödüyor! Çöplerin etrafa koku ve kir yaydığı konteynırlar; vatandaşa seçilmişlerin nasıl baktığının bir göstergesidir!

Çöpleri imha etme işini öğrenmeli ve çöplerden bir şeyler üretebilmeliyiz! Nasyonal Coğrafi’nin Sarıkamış Ormanları’nda yaptıkları belgeseldeki çöp yığınlarına gelen ayıları çekmişlerdi. Ayılar kir pas içindeydiler; utanç verici!

Refahiye girişinde emekli bir vatandaşımız Fırat nehri kenarında ufak bir dinlenme yeri yapmış, iki üç masa ve beş on sandalye koymuş. Bir çeşmeden şırıl şırıl su akıyor! Dev bir semaver koymuş! Manzaranın tadına doyulmuyor, karşıda rengârenk elbiseler giyinmiş, ağaçlarla süslenmiş tepeler, altta Fırat nehri, rüzgâr püfür püfür, çay tam deminde, gel gör ki oturulacak yerden aşağıdaki karayoluna kadar çöpler, atıklar, poşetler, çocuk bezleri ve onlardan yayılan kokular! İki tane kocaman çöp bidonu bomboş!

Erzurum, Pasinler Tımar Yaylası’na gidiyoruz, arkadaşlarla piknik yapacağız, mis gibi meşelikler, çamlıklar, binlerce ot ve çiçekler, yüzde otuz temiz akan bir dere ve kokudan oturmak mümkün değil. Arkadaşlar çevreci, insan, yani adam! Bir baktım faaliyet başladı ve inanın çöplerden, poşetlerden, çocuk bezlerinden çevreyi birkaç saatte temizleyemedik; yorgun düştük!

Araba seyahatlerimizde mola yerlerinde rahmetli babamı oturtamazdım; eline bastonunu alır, adeta gördüğü her bir atıkla tek tek mücadele eder, toplar ya yakar yâda çöpe atardı!

Piknik alanları yapılmış bazı illerdeki belediyelerce; her piknik yapanın başına bir bekçi koyacak hali yok ya! Şurada mangalınızı yakın diyen güvenlik görevlisi daha arkasını dönmeden, çimenlerin üzerinde mangal ve semaverler yanıyor!

Belediyelerin çabası yeter mi yetmez, vatandaş temiz olmalı!

Eğitimler verilmeli, kontroller artırılmalı!

Adam Suriye’den gelmiş veya Afganistan’dan, o atıyor, biz onları uyaracak yerde biz de atıyoruz çöpleri her tarafa!

Çöp konusunda ne kadar savruk, ilgisiz, nemelazımcı, aldırmaz isek korona virüs salgınında da aynı davranışlar içindeyiz. Evlerde gizli olarak toplanmalar, kurallara uymamalar, aşıya direnmeler; bu uygarlık seviyemizin bir göstergesidir. Uymayanlar, uyanların yaşama hakkına saygı duymuyorlar; insanlar ölüyor; hala sorumluluk almıyor, kendimizi sorumlu tutamıyoruz!

Ey eğitim; sen neredesin, niye bizlerden bu kadar uzaktasın?