“Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” diye bir deyim var ya; Erzurum için tam da “cuk” oturdu…
Neden mi?
İzah edelim:
Efendim, Türkiye’de geliştirilen yeni teşvik sistemi ile yatırımcılara şehirlere ve bölgelere özel destekler veriliyordu… Bu bölgesel sınıflandırma içerisinde 5. Teşvik Bölgesi’nde bulunan Erzurum, (+1) adı verilen bir düzenlemeyle 6. Teşvik Bölgesi’ne uygulanan teşvik ve desteklerden de istifade edebiliyordu…
Ne oldu peki?
Bu uygulama kaldırıldı ve denildi ki; “Erzurum, bundan böyle 6’ncı Teşvik Bölgesi desteklerinden ve muafiyetlerinden faydalanamayacak!”
Şimdi!
Birisi çıksa ve açıklık getirse…
Mesela dese ki:
“Bu uygulamanın Erzurum için hiçbir faydası yok!”
Ya da…
“Bu uygulamayı kaldırdık ama yerine şöyle bir adım atacağız!”
Ses var mı?
Yok!..
*
Bilenler bilir…
Bu teşvikler, şehirlere “tercih avantajı” gibi bir nitelik kazandırır ki; bu sayede şehirler cazibeye bürünür… Ve yatırımcılar da, bu cazibeye kapılarak girişimlerini teşvikli bölgelere ve şehirlere kaydırır… Böylece hem yeni iş alanları oluşur ve hem de insanlar işe ve aşa kavuşur…
Hal böyle iken, Erzurum için “can suyu” niteliğindeki bu teşvik uygulamasını ortadan kaldırmanın ne alemi var şimdi?
Hayırdır?
Erzurum’un ve yatırımını Erzurum’a yapan yatırımcının desteklenmesinden rahatsız olanlar mı var yoksa?
Ne bilelim yani…
Şayet Erzurum’a verilen destekler(!) bütçede koca bir delik falan açmışsa; “tamam” der sineye de çekeriz ama böyle bir şey de yok ki!
Eeee…
Bu neyin hesabı öyleyse?
Ya da neyin hesaplaşması?
*
Sen kalk, kuruluşundan bu yana iktidar partisine hem genelde ve hem de yerelde en büyük desteği ver; iş senin desteklenmene gelince de, otur ve avucunu yala, öyle mi?
Öyleyse eğer çok yazık!
Bu şehre yazık!
Bu şehrin yarınlarına yazık!
Bu şehirde yaşayanlara yazık!
Bu şehre yatırım yapana yazık, işçi çalıştırana yazık, iş yapana yazık!
En önemlisi de…
Hakkı olan pirinci iktidardan beklerken, elindeki bulgurdan olan bu memlekete yazık…
Sahi!
O bulgurla ne pilav demlenir şimdi, öyle değil mi?
Yağlı yağlı…
Oh misss…
Ne diyelim, afiyet olsun…
Biz yağlının yağlıya akmasına, yavanın da dibini yakmasına alışığız nasıl olsa…