Bir tarihte eski bir emniyet müdürü bana demişti ki, “Suç çetelerinin elindeki cihazlar ne yazık ki emniyette yok. Bu yüzden de çeteler, hep polisten birkaç adım önde oluyorlar.”

Haksız da değildi hani…

Bu ülkede öyle mafya babaları ve öyle suç çeteleri vardı ki, polis ne yaparsa yapsın suçüstü yapamıyordu, yeterli delil toplayamıyordu.

Sonra devran değişti…

Polis artık öyle güçlü ve öyle teknik donanıma sahip ki, en baba suç çetesini birkaç ay içerisinde çökertiyor.

Çünkü (ciddi oranda) FETÖ’den temizlendi.

Çünkü emniyet en gelişmiş aygıtları kullanıyor; üstelik bu cihazların neredeyse yüzde doksanı yerli ve milli üretim…

Yazılımları da İsrail patentli değil.

Hal böyle olunca, organize suç çeteleri istedikleri kadar teknik donanıma sahip olsalar bile polisten kaçamıyorlar, suçtan sıyıramıyorlar.

Eğitimli vatanperver polisimiz, hep teyakkuz halinde hep yenilik peşinde…

İşte sonuç:

Gün geçmiyor ki emniyet, MİT ya da jandarma birilerinin gözünde “ulaşılamaz” olan çeteleri darmadağın etmesin, en kallavi babaların enselerine basıp gözaltına almasın…

Uyuşturucudan tefeciliğe, insan kaçakçılığından fuhuşa, yağmadan tehdide, ihaleye fesat karıştırmadan haksız kazanca…

Kim nerede yasadışı bir halt karıştırıyorsa er ya da geç polis tepesine biniyor.

Aralarında Erzurum’un da olduğu kimi illerde tefecilere baskın yapıldı, onlarca suç materyali ele geçirildi, yüzlerce sanık derdest edildi.

Milyarları aşan mal varlıklarına, şirketlere ve paralara el konuldu.

Palandöken okurları çok iyi bilmektedir ki bu fakir, meslek hayatını organize suç çeteleri ve terör örgütleriyle mücadelede geçirmiştir.

Senelerce devletin görevlendirdiği iki korumayla dolaşmam asla bir rastlantı değildi tabii ki…

Kurşun da sıktılar, Havuzbaşı’nda kuracakları darağacında ilkin beni asacaklarını da yazıp çizdiler.

O yılları bilenler hatırlayacaktır, “Fuat Avni” denilen o FETÖ’cü hesap bendenize aylarca saldırıp durmuştu.

Çok şükür ne tehditlerine boyun eğdik, ne de havlamalarına bakıp ısırılmaktan korktuk.

Biz yazdık, devlet gereğini yaptı.

Bugün de devletin büyük bir kararlılık ve ciddiyetle adı ne olursa olsun tüm suç çetelerinin üzerine gitmesi, ülkem ve milletim adına beni hem müthiş bir sevince gark ediyor, hem de geleceğimiz adına ümitvar kılıyor.

Erzurum gibi ekonomisi pamuk ipliğine bağlı şu şehirde bile dönem dönem tefeciler ve suç çeteleri oluşuyor.

Artık nasıl öğreniyorlarsa(!) dara düşen bir iş insanının yanına gidip akla ziyan bir faizle para satıyorlar.

Haliyle o borç ödenemeyince de o iş insanının malına mülküne çöküyorlar.

Bankaların icra marifetiyle ama değerinin dörtte bir fiyatına satışa çıkardığı gayrimenkul ya da araçlar, bir bakıyorsunuz ki paravan kişiler üzerinden tefecilerin eline geçmiş.

Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz:

Erzurum’un haram ekonomisi ve kirli sermayesi yoktur.

Erzurum’da esasında kayda değer bir iktisadi zenginlik de yok.

Buna rağmen dönem dönem türeyen bu tefeciler ve çeteler, küçük çaplı esnafı ve orta ölçekli müteahhitleri sömürüp, çaresiz insanların kanını emiyor.

Polis işte o çakal sürülerinin defterlerini dürüyor…

Bankalar bazen ipotek karşılığı dahi kredi vermeyince, vampirler devreye giriyor.

Bu anlamda Erzurum polisini canı gönülden kutluyorum.

Yalnızca tefecilere ve çetecilere karşı yürüttüğü çalışma için değil; aynı zamanda çocuklarımızı uyuşturucu belasına karşı da korumak için olağanüstü bir çaba harcıyor.

Devlet, yeri geldiğinde kadife eldivenin altında sıkılan çelikten bir yumruktur.