Eski bir yazımda milletvekillerinden ‘kolaylaştıran insanlar’ olarak bahsetmiştim. Sadece onları değil, bütün seçilmiş görev insanlarını, özellikle de belediye başkanlarını "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız." hitabının birincil muhatabı sayıyorum, günlük hayatımızı tanzimle görevli bu hizmet erbabına böyle bir misyon yüklemenin doğru olacağını düşünüyorum.

Evet, belediye başkanları öncelikle ‘kolay ulaşılabilir ve kolaylaştırıcı’ olmalı.

Çünkü onlar, yönettikleri şehrin geleceğini de düşünmek zorunda olsalar bile birinci derecede “gündelik iş ve ihtiyaçları görmekle” mükellef idareciler.

Evet, yarın önemlidir ama bugün görülecek çok iş var ve yarının kararları da bugün alınır, değil mi?

Belediyeciliği “beşikten mezara kadar her türlü ihtiyacı karşılayan merci” olarak tanımlayanlar isabetli düşünüyorlar.

Sabah kalkıp evden çıkan hemşehrinin, akşam eve dönünceye kadar her türlü ihtiyacı belediye ile alâkalı.

Hatta zifiri karanlık gecede bile belediyenin görülecek çok işi, yerine getireceği çok hizmeti var.

Günlük hayatı, gündelik işleri çekip çevirmek yeterince büyük bir mesuliyet; yönetim becerisi, planlama, koordinasyon, kaynak gerektiren çetin bir imtihan.

Anlayacağınız en küçüğünden, en büyüğüne kadar her belediyenin başkan ve diğer kademelerindeki yöneticileri fevkalade ağır bir sorumluluk taşımaktalar omuzlarında.

Bunun bilincinde hareket etmelerini beklemek hakkımız, başarılı olmaları için her türlü desteği vermek görevimiz.

Yazının bir yerinde beşikten mezara kadar uzanan “gündelik işlere” vurgu yaptık ya, gerçekten çok mühim bir konu bu.

Böylesine geniş kapsamlı bir görevin üstesinden gelmek zorundaki başkanlara, bir de şehrin kurtarıcısı, kalkınmanın, üretimin öncüsü rolünü yüklemenin çok doğru olmadığı kanaatindeyim.

Bırakalım onlar yasa ve mevzuat çerçevesinde sadece belediyecilik yapsınlar, ama en iyi şekilde yapsınlar.

Tanıtım ve algı yönetimine elbette özen gösterilmeli, ancak “tanıtım birimleri fen işlerinden, imar teşkilatından daha çok iş üreten” bir belediye olmak bilmem ne kadar doğru? Kıymetli başkanlar, beyanat kalkınmacılığının tuzağına düşmeden, doz idrakini ihlal etmeden arılar, karıncalar gibi çalışsalar, hayallerini değil, iş ve eserlerini tanıtsınlar daha iyi olmaz mı? Az söz, çok iş düsturunu tatbik edenlerin pişman olduğunu hiç görmedim. Büyük eserlerin, eşsiz projelerin, hak ve halk rızasını kazanan işlerin bizzat kendileri, en etkili tanıtım elçisidir, bir iletişimci olarak böyle bilir, böyle söyleriz.

Kolaylaştırma azmindeki bahtiyar seçilmişlere canıgönülden başarılar diliyor ve son söz olarak diyorum ki: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin” ilahi düsturu sadece dini tebliğ yöntemi değil; her Müslümanın genel hayat kılavuzudur.