Bidat; Hz. Muhammed’den (sav) sonra üretilen adet ve kurallardır. Bu adet ve kurallar, İslam’ı hem gayesinden uzaklaştırmış ve hem de Müslümanlığı yaşamayı zorlaştırmıştır.

Bir bilgisayarı veya bir cep telefonunu düşünün. Gigabaytı kadar bilgi, dosya, resim yüklediğinizde ağırlaşmakta ve hızını kaybetmektedir. Dinde de aynı durum vardır; bidatları yükledikçe, İslam’ı yaşamak zorlaşır!

Onun için dinimizi tam olarak, doğru olarak öğrenmenin ilk yolu Kuran’ı kendi dilimizde düşünerek, anlamaya çalışarak okumaktır. (Fatr 29). Sonradan yapılan yorumlar, tefsirler, Peygamberimizden 400 sene sonra yazılan hadislerle dinimizi öğrenemeyiz, İslamı yaşayamayız.

Ezan Okumak!

Diyanet İşleri Başkanlığı’na Duyurumdur!

Gençliğimizde ezan huşu içinde okunurdu. Ezanı dinlerken duygulanırdık. Bazı müezzinler öyle güzel ezan okurlardı ki; çok insanın durup onları dinlediklerini bilirim. Sonra hoparlör icat edildi, bir bidat olmasına rağmen eh işte uzakta oturanlar da duysunlar amacı taşıyordu.

Şimdi yüz metrede bir cami var, ezan okunan. Ezan okunurken hoparlörler sonuna kadar açılıyor ve müezzin öyle bağırarak okuyor ki, ezan, ezan olmaktan çıkıyor.

Müezzin çok bağırdığı için de birçok yerde detone oluyor. Diyelim ki; “Hayyaelfelah” diyecek, son “lah” kısmını o kadar uzatıyor ve sesine nağme veriyor, dalgalandırıyor ki; buradan “Hayyaelfelah” dediğini kimse artık anlayamıyor, anlayamaz. Bu yüzden ezan okumak, ezanı bağırmak gibi oldu!

İslam gibi nezih bir dinin ezanı daha estetik, daha güzel ve daha ahenkli ve daha aslına uygun uzatmalarla okunmalıdır. Gereksiz uzatmalar, seslere nağme vermek hem ahengi hem manayı bozmaktadır.

Caminin yanında ezanı beklerken, ilk elli metrede çok yüksek sesten dolayı kimse konuşulanı, araba kornasını, cep telefonunu duyamaz! İşitme cihazı kullananlar ise yüksek sesten dolayı cihazlarını çıkarmak zorunda kalıyorlar!

Bizim yaşlarda görevde olan müftü, cami görevlileri elbette, emekli olmuşlardır. Şimdi görevde olan müftü ve cami görevlilerinin eski emek vermiş cami görevlilerinden eski okunan ezanlar hakkında bilgi alarak, birkaç kere çeşitli şekillerde ezan okunmasını dinleyerek, toplanıp hangisi huşu içinde dinleniyorsa, o şekilde ezan okunmasına karar verip okumaları gerektiğini düşünüyorum.

Erzurum’da bazı ezan okuyanlar o kadar güzel ve duygulu ezan okurlardı ki; halk arasında “filan müezzin öyle ezan okur ki, gâvur bile Müslüman olur” diye methederlerdi.

Ne diyelim, umarım ezanı ezan gibi ve huşu ile dinlemek, gene nasip olur!