Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) den sonra İslam dinine sokulan adetler, yorumlar, ibadet şekillerinin hepsi bidat kapsamındadır.

Müslümanların büyük bir kısmı Kuran’ı kabul etmiyorlar. Kuran’ı kabul etmemekten kastım şudur; Allah’ın üç ayetini düşünelim. Mesela Fatiha, 3 ve 4. ayetler ile Zümer 44. Çok açık ve net! Ama araya insanlar, din adamları başka şefaatçiler de sokuyorlar.  Kuranı kabul etmemeye günlük hayatımızdaki sohbetlerde, konuşmalarımızda da şahit oluyoruz. Bu Furkan suresi 30, ayet üzerinde düşünülerek okunursa; gayet açıktır, anlaşılabilir. Peygamberimiz (sav) Allah’a ümmetinin Kuran’ı terk ettiğinden şikâyetçi olacaktır!

Kuranı her Müslüman üzerinde düşünerek ve anlamaya çalışarak okuyacak ve ona uyacaktır. Allah’ın istediği Müslümanlar böyle olmalıdır. Bu çok önemlidir. Bu Allah’ın şartıdır, Allah’ın emridir. Müslümanlar arasında yüzde bir veya iki kişi ancak Kuranı kendi dilinde baştan sona kadar okumuş, hatta din adamları arasında bile yüzde beşlerde okuma oranı mevcut! Farz olan bir namazın önünden veya arkasından kılınan ve sünnet diye tabir edilen nafile namazlara, hatta şekle, kıyafete verilen ehemmiyet maalesef “oku” emri olan İkra 1. Ayete verilmemiştir.

Hiçbir kimse, hiçbir dünyada dini makamı olan kimse Kuranın aksine veya Kuran paralelinde bir fikir beyan edemez. Ederse Müslümanları yanıltır ve kendisi daha büyük bir vebal altına girmiş olur! Kurandan başkasına uyan, yorumlara uyan herkes de kendisinden sorumludur. Ben hocaya, müftüye, mahallenin hocasına sordum, bana böyle dedi diyen insan yanlış yapar, sorumluktan kurtaramaz!

Kuran hiçbir insana dünyada bir makam vermemiştir.  Din adamlığı makamı sonradan bir bidat olarak yer almıştır. ( Müftü, imam, müezzin gibi) Kuran’da Bakara 174. ayetinde Allah, dinden para kazanmayı, bildiklerinin bir kısmını söyleyemeyen (siyasi davrananları) dincileri gayet açık bir şekilde tehdit etmiştir.

Başka bir bidat ise Müslümanlardaki israftır. İsraf her yerde diz boyudur. Mesela, birbirlerine çok yakın mesafelerde cami yapılmaktadır. Camilere büyük meblağlarda paralar harcanmaktadır. Her cami diğerinden daha süslü, ışıklı, şaşaalı yapılmaktadır. Ne yazık ki bu kadar cami yapılmasına rağmen içleri cemaatsizdir. Bir mahalleye dört bin kişilik çok lüks bir cami yapılmış, alt katlarında konferans salonları, yemekhaneler, misafirhaneler, oturma gruplarıyla döşenmiş, şadırvanı caminin kendisi kadar büyük, mermerden ve oldukça lüks ve Cuma namazında sadece üç saf insan Cuma namazına geliyor. Yazık!

Not: Yazımda Kuran ayetlerinin meallerini merak eden okuyucularımın Kuran’a bakmaları için yazmadım.